İKSV’nin İstanbul Film Festivali açıklamasına ilişkin

İKSV 37. İstanbul Film Festivali için İsrail devletinden aldığı destekten vazgeçmesi çağrımızı yanıtlamadı. İsrail sponsorluğu sürdükçe Festival etkinliklerine katılmayacaklarını açıklayan Filistinli sinemacıların çağrılarına da yanıt vermedi. Festival’in web sayfasındaki sponsor logoları arasında ARTISRAEL’in hâlâ yer almasına bakarak çağrıların sessizlik ve duyarsızlıkla yanıtlandığını söyleyebiliriz. Bir de Filistinli katılımcıların Festival etkinliklerinden çekildiklerini açıklamasından sonra internet gazetesi Diken’de İKSV’nin bir açıklaması yayınlandı. Filistinli sinemacıların İsrail destekli festivalden çekilme kararını bilenler açıklamanın buna yanıt olduğunu hemen anlasa da, açıklama metninde ne boykot ne de gerekçeleri konu ediliyor. İKSV, İsrail sponsorluğunu reddetmesi için BDS Türkiye ve Filistinli sinemacılar tarafından yapılan çağrıları yanıtlamak yerine “Film festivali için dünyanın dört bir yanından sanatçılar İstanbul yolunda” başlığıyla bastırmayı seçmiş. Önemsiz -çünkü onlarca yıldır düzenlenen bir uluslararası festival için olağan- olanın açıklanması boş yere değil; önemli –bizim için önemli ama haberdar olanların okuması muhtemel olan sayfalara açıklama gönderdiğine göre belli ki Vakıf için de önemli- ve özgün olanın örtülmesi için. Açıklamada “izleyiciler(in) filmlerin oyuncu, yapımcı ve yönetmenleriyle buluşma fırsatı” konu ediliyor, festival zaten böyle bir şeydir. Oysa bu yıl seyircilerin Festival programında yer alan kimi filmlerin oyuncu, yapımcı ve yönetmenleriyle buluşma fırsatı olmayacak, açıklama da bunun için yapılıyor ama tam da bunu ve nedenini gizliyor.

Bu çapta etkinliklerin sponsorlara başvurmadan düzenlenmesi çok zor: düzenleyenlerin de sponsorlukla ilgili ikilemleri konusunda söyleyecekleri ve onlardan öğrenilebilecek çok şey vardır, kuşkusuz. İKSV’nin açıklamasında da “her yıl yirmiye yakın ülkenin kültür ofisi”nden destek alındığı belirtiliyor. Merak konusu olan ARTISRAEL sponsorluğu hakkındaysa bir şey söylenmiyor ama anlaşılan, yirmiye yakın kültür ofisi hakkında söylenen,  ARTISRAEL için de geçerli sayılıyor: “İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın, kültürel diyalog ortamlarını destekleyen bu katkıları kabulü, katkı sağlayan ülkelerin politikalarını desteklediği anlamına gelmemektedir.”

BDS Türkiye olarak İsrail devletiyle ilişkiler söz konusu olduğunda tekil politikaların değil, bunlara temel oluşturan ve sürdürülen işgal ve etnik temizliğin, derinleşen apartheid rejiminin dikkate alınması gerektiğini vurgulamak istiyoruz. Silahsız gösteriler sırasında onlarca insanın öldürüldüğü günlerde bile “sponsorluk başka, politika başka” denmesi kabul edilemez. Zaten “çatışmanın ötesindeki İsrail” imgesini yerleştirmek üzere sanat etkinliklerinde destekçi konumunda olmak bir İsrail politikasıdır. Filistinli sinemacılar Mohamed Bakri, Annemarie Jacir, May Odeh ve Muayad Alayan’ın kararlarıyla gösterdikleri gibi, kültür ve sanat etkinliklerini İsrail devleti ve uzantılarına açmak, Filistinlilere ve dostlarına kapamak demektir. “Köprüde buluşmalar” vaat eden İKSV davetlilerin bir bölümünün buluşmaya neden gelmeyeceklerine ilişkin açıklamalarını izleyicilerine ulaştırma sorumluluğu duymalıydı. Doğrusu biletlerini önceden alan seyirciler ve Festival boyunca günlerini film ve etkinliklere göre planlayan sinemacı ve sinemaseverler karşısında ticari dürüstlük de bunu gerektirirdi. Biz BDS Türkiye olarak Filistin halkının, devletlerarası düzeyde de fiili bir dokunulmazlıktan yararlanan İsrail’i, devletler yerine halkların ve sıradan insanların eylemleriyle insan hakları, uluslararası hukuk ve uluslararası insancıl hukuka uymaya zorlamak üzere, apartheid rejiminin Güney Afrika’da son bulmasında büyük etkisi olan uluslararası dayanışma ve boykot deneyiminden de esinlenerek yaptığı BDS ve PACBI çağrılarını bir kez daha hatırlatmak istiyoruz.

  1. İstanbul Film Festivali sona ererken İKSV’yi 23 Mayıs – 12 Haziran günlerinde yapılacak olan İstanbul Müzik Festivali’nin de sponsorları arasında olduğunu üzülerek gördüğümüz ARTISRAEL’le bağlantısına son vermeye çağırıyoruz. İşgal, ayrımcılık ve sömürgeciliğin sanat köprüsü olmayın!

Sanatla adalet ve özgürlük arasında kurulan köprüler de var. Türkiyeli sinemacılar arasında da yankılanan, BDS ve PACBI çağrıları, Ken Loach’tan Roger Waters’a, John Berger’dan Naomi Klein’a, Kuzey Avrupalı liman işçilerinden Amerikan üniversite temsilciliklerine, Barış İçin Yahudi Sesi’nden İşgal devletini “içerden” boykot eden sanatçı ve bilim insanlarına, haklı bir kalabalığı buluşturuyor.

Tüm müzikseverlerin ve Festival katılımcılarının dikkatine.

 

BDS Türkiye