Basil el-A’rac’ın vasiyeti: İşgale asla boyun eğme – Budur Yusuf Hasan

Basil ile İsrail askerleri arasındaki çatışma ne kadar sürdü? İsrail tarafından yayınlanan ve olay anını gösterdiği söylenen video gerçek mi? Basil, çatışma sırasında askerlerden herhangi birini vurmayı başardı mı? Hiçbir zaman öğrenemeyebiliriz. Ancak emin olduğumuz bir şey var; Basil hiç bir zaman teslim olmadı

basil_el_arac_posteri_gazze_12mart2017

Gazze kentinde Basil el-A’rac posteri taşıyan bir Filistinli, 12 Mart 2017 (Eşref Emre/ APA images)

Basil el-A’rac’ın, 6 Mart 2017’de Ramallah bölgesinde, bir İsrail ordusu baskınında öldürüldüğü zaman neler olduğuna dair birçok ifadeye tanıklık edeceğiz.

Basil ile İsrail askerleri arasındaki çatışma ne kadar sürdü? İsrail tarafından yayınlanan ve olay anını gösterdiği söylenen video gerçek mi? Basil, çatışma sırasında askerlerden herhangi birini vurmayı başardı mı?

Hiçbir zaman öğrenemeyebiliriz. Ancak emin olduğumuz bir şey var; Basil hiç bir zaman teslim olmadı.

“Bir şehide en büyük hakaret, katiline biat ettiğini, boyun eğdiğini, ona karşı yeterli sertlikte davranmadığını söylemektir,” demişti bir keresinde.

Basil hiçbir zaman boyun eğmedi.

O, direnişi seçmişti. Depresyon, ekonomik kaygı ya da fırsat yoksunluğu gibi nedenlerle sürüklenmemişti direnişe. Filistin’in tam, kayıtsız-şartsız bağımsızlığı için verilen mücadeleye sarsılmaz bir iradeyle bağlanmıştı.

Basil’in katlinden sonra sosyal medyada yayılan fotoğraflar yoğun bir sembolizm içerir; kan lekeleri, Basil’in alameti farikası olan kefiyesi, bir silah ve bir deste kitap.

Basil’den geriye kalan kitaplardan biri İtalyan Marksist Antonio Gramsci’nin ideolojisi üstüne. Bağlamına çok uygun; Basil, Gramsci’nin aydınların kökenleri hakkında yazdıklarının canlı örneğiydi.

Batı Şeria’nın kuzeyinde yer alan işgal altındaki Cenin kentinde, rehberlik yaptığı sözlü tarih turlarında, “Eğer aydın olmak istiyorsan, müdahil olmalısın,” diyordu. “Eğer müdahil olmuyorsan, baskıya karşı direnmiyorsan, entelektüel olarak varlığın anlamsızdır.”

Basil herkesin bilgiye ulaşabilmesi gerektiğine inanıyordu. Bunun da insanlara ulaşmaktan, onlarla, onları yabancılaştırmayan bir dille, basitleştirmeden, patronluk taslamadan konuşmaktan geçtiğine inanıyordu.

Basil’in rafında bulunan kitaplardan biri de 30 yıl önce Beyrut’ta öldürülmüş Lübnanlı bir Marksist olan Mehdi Amel’in kitabı.

Mehdi Amel gibi, Basil de taktik anlamda kaybedilmiş bir savaşta çarpıştı. Basil, bir savaşçıya dönüşmüş sıska bir aktivistti. Hiçbir askeri deneyimi yoktu ve politik bir fraksiyonun üyesi değildi.

İsrail askeri istihbarat aygıtı veya “taşeronu” Filistin yönetimi karşısında hiç bir şansı yoktu.

Zulme uğradı

Arkadaşı Muhanned Ebu Goş, Basil’in devasa bir yükü tek başına omuzladığını anlattı bana.

Basil’le ilk defa 2012 yılında o sırada İsrail hapishanelerinde açlık grevinde olan Filistinli mahkumları desteklemek için yapılan bir gösteride karşılaşmıştım.

O günden bu yana Basil’le birçok kez sohbet ettik. Bazen tartışmalarımız alevlenirdi ama her zaman düşünceyi kışkırtırdı onunla konuşmak. Ona göre kısa yaşamlarımızda meyvelerini görmesek de direniş her zaman değerliydi.

Gerçek bir özgürlük hareketinin parçası olmak için halkını sevmeli ve saygı duymalıydın, kişisel kurtuluşun ötesine bakmalıydın.

Her Filistinli şehit sorumluluk duygumuzu arttırmalıydı.

Daha Basil’i kaybedişimizi kavramaya çalışırken, onun uğruna savaştığı ve öldüğü ideal için savaşmaya devam etmeliydik.

Yakınlarda, işgal altındaki Batı Şeria’da, Basil’in doğduğu köy olan el-Velice’de yaşayan ailesi ve arkadaşlarıyla konuştum.

Basil’in öldürülmesinin yarattığı inanılmaz acı ailesinin gururunu hiç etkilememişti.

Kardeşi Said, “O, sonsuz bir gurur kaynağı benim için. Onuru için yaşadı ve bir kahraman gibi öldü,” diyordu.

Basil’in ailesi taziyeye gelmek isteyen tüm Filistinlilere evlerinin kapısını açtı ama bu kapı Filistin Yönetimi’ne ve resmi medyaya kapalı kaldı.

Basil’in annesi Siham el-A’rac oğlunun “iki devleti birden” korkuttuğunu söyledi, İsrail ve Filistin Yönetimi; “Oğlumu İsrail askerleri öldürdü ama ölümüne giden yolu açan Filistin Yönetimi’ydi,” dedi.

“Filistin Yönetiminin hapishanesinde yatarken açlık grevi yapan Basil ve yoldaşlarını yalnız bırakan medyayı evimizde istemiyoruz,” diyordu kız kardeşi Doha el-A’rac, “Filistin Yönetimi Basil’in öldürülmesinde işbirliği yaptı ve bizim onlardan beklediğimiz hiç bir şey yok.”

Filistin Yönetimi Basil’i uzun yıllar boyunca cezalandırdı.

Basil, Filistin Yönetimi’nin İsrail’le yaptığı işbirliğini protesto eden birçok gösteriye katıldı. Bu protesto gösterileri ölümüne kadar devam etti ve Filistin Yönetimi’nin kolluk kuvveti bu gösterilere vahşice saldırdı.

Basil, Filistin Yönetimi’nin baskısının ilk çarptığı uçta duruyordu.

2012 yazında Filistin Yönetimi’nin kolluk kuvvetlerinin saldırısı sonucu başından yaralandı ve hastaneye yatmak zorunda kaldı. Saldırı, İsrail’in eski savunma bakanlarından biri olan Şaul Mofaz’ın Filistin Yönetimi’nin Ramallah’taki karargahını ziyaret etmesini protesto etmek için yapılan gösteride gerçekleşti.

2013 Temmuz ve Ağustos aylarında Filistin Yönetimi’nin İsrail ile görüşmeleri sürdürme kararını protesto etmek için düzenlenen bir dizi gösteriye katıldı Basil.

Yine de Basil, temel olarak Siyonizm’e, İsrail devleti ideolojisine ve onun adına yürütülen sömürgeci yerleşim projelerine karşı mücadele ettiğini defalarca vurguladı. “Bu sömürgeci-yerleşke devleti kimliğimizin her yönünü, hatta mutfağımızı bile yeryüzünden silmeye çalışıyor,” Basil, İsrail’i işte böyle tanımlıyordu.

Filistin Yönetimi’ne karşı konmalı ve nihai olarak ortadan kaldırılmalıydı ama enerjimizin en önemli kısmını İsrail’le mücadeleye adamalıydık. Basil’e göre Filistin Yönetimi’nin İsrail’le olan işbirliğinin yapısal olduğunu anlamak önemliydi.

İşkence

Basil kendisine saldıran Filistin polisini ve güvenlik güçlerini hiç bir zaman aşağılamadı.

Filistin Yönetimi’nin, protesto gösterilerini ezmek için işe aldığı insanları Filistin toplumunun en yoksul ve en ezilmiş insanları arasından seçmesinin sınıfsal boyutunu anlamak gerekiyordu. Basil, eylemcilerin bu insanları kazanması gerektiğini, onlara düşman muamelesi yapmaması gerektiğini söylüyordu.

Basil geçen yıl Filistin Yönetimi’nin güvenlik güçleri tarafından tutuklandı. Basil ve beş arkadaşı hiçbir suçlama olmadan, mahkemeye çıkarılmadan 5 ay gözaltında kaldılar.

Basil’in annesi Siham’a göre gözaltında kaldığı süre içinde Basil’e işkence yapıldı. Gözlüklerine el konuldu ve tedavi görmesi önlendi.

Siham, oğlunun şeker hastası olduğunu gözaltına alındıktan sonra öğrenmiş. Üzülmesini istemediği için hastalığını yıllarca gizlemiş annesinden.

Filistin medyası Basil’in tutuklanmasına genel olarak sessiz kaldı. Medyanın kayıtsızlığı ve kamuoyunun ilgisizliği nedeniyle Basil, beş arkadaşıyla birlikte açlık grevine başladı.

Annesi, Basil’in, açlık grevinin yaşamındaki en çetin dönemlerden birisi olduğunu söylediğini aktardı. 6 adamın serbest kalmak için kendilerini açlığa mahkum etmekten başka şansı olmadığını söyledi Siham.

Serbest kaldıktan sonra Basil baba evine bir daha dönmedi. İsrail’in kendisini yakalamasının an meselesi olduğunu biliyordu ve haklıydı.

Filistin Yönetimi’nin hapishanesinden çıktıktan kısa bir süre sonra 4 arkadaşı İsrail tarafından gözaltına alındı. Arkadaşları tıpkı Filistin Yönetimi’nin yaptığı gibi suçlanmadan ya da mahkemeye çıkarılmadan bu süre boyunca hapiste tutuldular. İsrail’de bu uygulamanın adı “idari gözaltı”ydı.

Basil’in kız kardeşi Tahire el-A’rac, İsrail işgal güçlerinin Basil’i aramak için tam 11 defa evlerine baskın düzenlendiğini anlatıyor, “Belli ki ne yaptığının farkında olmayan askerlerden biri Basil’in Hamas üyesi olduğunu sanıyordu.”

Baskınların sıklığı nedeniyle aile artık kendisini en kötüye hazırlaması gerektiğini biliyordu.  Geçen Eylül’de saklanmaya başladığından beri Basil’den hiç haber alamamışlardı.

“Ölümü sürpriz değildi. İsrail askerlerinin kendisini bulduğunda öldüreceklerini biliyordu,” diyor babası Mahmud el-A’rac, “ama biliyor olmak, durumu kolaylaştırmıyor.”

Son isyan eylemi

Basil’in son eylemi, tutuklanmaya 6 ay boyunca direnmesi, onu isyanın sembolü haline getirdi, ki Basil bireylerin mitleştirilmesine hep karşı çıkmıştı.

Direniş savaşçılarının öyküleri, özellikle de resmi kayıtlarda yer almayanlar, ölümsüzleştirilmeliydi ama büyük liderler bile insanüstü veya kusursuz olarak hatırlanmamalı.

Basil’in yakın arkadaşı ve Abbud Hamayel, “Basil Filistinlilerin bakıp öğrenebilecekleri bir direniş modeli ortaya koymak istedi. Öldürülmesinin isyanın kıvılcımı olacağını düşünecek kadar naif değildi. Bizim kuşağımızın Filistin’i özgürleştiremeyeceğini ama direnişin bir sonraki kuşağı için gerekli altyapıyı kurması gerektiğini ve eğer biz bunu başaramazsak tarihin bizi affetmeyeceğini söylerdi,” diyor.

El-Velice’de henüz küçük bir çocukken, saatler boyunca dedesinin Filistin tarihi ve büyük devrimcileri ile ilgili anlattığı hikayeleri dinlermiş Basil. Filistin’in kendi tarihine sahip çıkması gerektiğini Basil’e öğreten dedesidir.

Basil, dedesinin hikaye anlatma yeteneğini miras olarak almıştı, 1930 Filistin ayaklanmasını, Cezayir Bağımsızlık Savaşı’nı ya da Vietnam Savaşı’nı anlatmaya başlayınca insanlar saatler boyunca onu dinlerdi.

Basil tutkuyu bilgiyle birleştirmişti.

Mısır’da eczacılık okumuş ve kısa bir süre için işgal altındaki Doğu Kudüs’te, Şufat mülteci kampında eczacı olarak çalışmıştı ama kalbi başka yerdeydi.

Doymak bilmez biçimde, tarih, antropoloji, toplumsal hareketler, politika ve felsefe okur, okumalarını pratikte eylemciliğiyle birleştirirdi.

Basil, Halk Üniversitesi adıyla bilinen projeye adamıştı kendisini, Batı Şeria’da düzenlediği turlarla birikimini aktarırdı. Amaç, unutulmuş devrimcileri ve direnişin unutulmuş eylemlerini tekrar canlandırmaktı.

Halk Üniversitesi, Süleyman el-Halebi Sömürge Çalışmaları Bölümü tarafından kurulmuştu. Üniversite adını, 18.yüzyılda Fransız sömürge güçlerine karşı direnen bir savaşçıdan almıştı. Bölüm, düzene ait okulların ve üniversitelerin görmezlikten geldiği konuları öğretmek isteyen gönüllüleri çatısı altında toplamıştı. Temel konu başlıkları, Filistin direniş edebiyatı, Latin Amerika’da toplumsal hareketler, ABD’de Kara Panterler hareketinin tarihiydi.

Süleyman el-Halebi Bölümü’nün yöneticisi Halid Adetullah, “Basil’in iki kişilik özelliği öne çıkardı, Filistin sevgisi ve dürüstlüğü,” diyor. “O bu topraklara ve bu toprakların her şeyine, her bir taşına, savaşçılarının tüm öykülerine aşıktı.”

Basil, direnişe katılmadan önce Filistin Müzesi’nde yarı-zamanlı araştırmacı olarak çalışmıştı.

Arkadaşı Yara Abbas, Basil’in bu alandaki yazılarının ve araştırmalarının bazılarının hala yayınlanmamış olduğunu anlatıyor. Araştırmaları, 1930’ların Filistin Ayaklanması, ayaklanmayla ilgili tiyatro ve edebiyat çalışmalarını, aynı zamanda Birinci İntifada’nın tarihini kapsıyor. İngiliz yönetimi altındaki Filistin’de kurulmuş Kara El adlı anti-Siyonist grup da araştırma başlıklarından biri.

Basil, kendi politik kimliğini, Pan-Arabizm, Filistin ulusalcılığı, İslam kültürü ve enternasyonalizm altında şekillenmiş otorite karşıtlığı olarak tanımlamıştı. Kendisine ilham veren farklı düşüncelerin bir çelişki oluşturmadığını söylerdi.

Politika ve direniş konusunda onu en çok etkileyen yazarlar Frantz Fanon (Martinik doğumlu, sömürge karşıtı düşünce adamı) ve İranlı entelektüel, devrimci ve sosyolog Ali Şeriati’ydi.

Filistinli bir gazeteci olan Hanadi Kavasmi, Basil’in üniversiteye dönüp tarih veya sosyoloji okumak istediğini söylüyor;

“Unvan kazanmakla ilgilenmiyordu, lisans öğrencilerine yakın olmak istiyordu. Öğrencilerin harekete geçirilmesi ve direniş tarafından kucaklanması gereken çok büyük ve ham bir enerjiye sahip olduğuna inanıyordu.”

Basil, el-Velice’daki genç insanları hep destekledi.

“Üniversitede kadın-doğum uzmanı olmak istediğimde Basil hariç çevremdeki herkes itiraz etti,” diyor Basil’in kuzeni Ala’a Ebu Kiyara, “Beni destekleyen ve yeteneklerime inanan tek kişi Basil’di. Onun desteği olmasa başaramazdım.”

Yazıları Basil’i yaşatacak. Süleyman el-Halebi Bölümü en kısa zamanda yayınlamak arzusuyla Basil’in tüm makalelerini ve konuşmalarını topluyor.

Tutkunun ve ilkenin özgürlük savaşçısı Basil’in adına yakışır bir anma…

[electronicintifada.net’teki 14 Mart 2017 tarihli İngilizce orijinalinden Murat Karadeniz tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir.]