Yüksek mahkeme, Filistinli İsrail vatandaşlarının sınır dışı edilmesini kolaylaştırdı – Maureen Clare Murphy

Yüksek mahkemenin kararı, devletin ırkçı ideolojisi bağlamında anlaşılmalıdır. 2018 tarihli “ulus devlet” yasası İsrail’i “Yahudi halkının ulusal yuvası” olarak tanımlamakta ve “İsrail Devleti’nde ulusal kendi kaderini tayin hakkının münhasıran Yahudi halkı tarafından ifa edildiğini” söylemektedir. Karar ayrıca İsrail’in Filistin topraklarını sömürgeleştirme ve buna karşı her türlü direnişi etkisizleştirme yönündeki genel amacına hizmet eden bir adım olarak görülmelidir

Fotoğraf: Oren Ziv/ActiveStills

İsrail yüksek mahkemesi geçtiğimiz hafta, “sadakat ihlali” teşkil eden saldırılar sebebiyle kişinin vatandaşlığının, bu kişi devletsiz konumuna düşecek olsa bile ilga edilebileceğine hükmetti.

Karar, devlete Filistinlileri vatandaşlıklarından ve temel haklarından yoksun bırakmak için ilave bir hukuki mekanizma sunuyor.

Yüksek mahkemenin kararı, İsrail’deki Filistinlilerin haklarını savunan Adalah (Adale) grubunun ve İsrail’de Sivil Haklar Derneği’nin (ACRI) başvurusuna yanıt olarak geldi.

Sözü edilen iki grup, 2015 yılında aracını bir otobüs durağına sürmesi ve üç İsrailliyi bıçaklaması sonrasında hapse atılan Umm el-Fehmli bir Filistinli olan Alaa Zeyud’un vatandaşlıktan çıkarılması için içişleri bakanlığı tarafından atılan adımı onaylayan 2017 tarihli bir mahkeme kararına itiraz başvurusunda bulunmuştu.

İsrail, ciddi suçlara karışan Yahudi İsraillilerin vatandaşlığını ilga etmedi.

1996 yılında İsrail mahkemesi, Başbakan İzak Rabin’i bir önceki yıl düzenlediği suikastla öldüren Yigal Amir’in vatandaşlıktan çıkarılması talebini reddetmişti.

Yüksek mahkeme Adalah ve ACRI tarafından ileri sürülen, İsrail’in 2008 tarihli “milliyet yasasının” Filistinli İsrail vatandaşlarına karşı ayrımcı tarzda kullanıldığı yönündeki argümanı reddetti.

Söz konusu kanun “İsrail Devleti’ne sadakat ihlali”ni bir “terör eylemi” düzenlemek veya böyle bir eyleme yardım etmek, devletin ihanet ya da casusluk olarak gördüğü fiillere girişmek, yahut İran, Afganistan, Libya, Sudan, Suriye, Irak, Pakistan, Yemen veya Gazze Şeridi’nde vatandaşlık veya daimi oturum almak şeklinde tanımlıyor.

Ancak Adalah kuruluşuna göre, kanunun yürürlüğe girmesinden bu yana vatandaşlıktan çıkarmanın düşünüldüğü 31 örnekten hiçbiri Yahudi bir İsrail vatandaşıyla ilgili değildi.

ACRI kuruluşundan Oded Feller, Reuters’a “İsrail’deki Yahudilerin terörün parçası olduğu pek çok örnek var ve içişleri bakanlığı bir kez bile onların vatandaşlıktan çıkarılmasını düşünmedi” şeklinde konuştu.

Feller, “mahkemeye sunulan vakalar yalnızca Arap [Filistinli] vatandaşlarla ilgiliydi” diye ekledi.

“Ayrımcı”

Adalah ve ACRI’ye göre İsrail yüksek mahkemesi, verdiği kararda, başka bir ülkede buna benzer bir vatandaşlıktan çıkarma kanununun olmadığını kabul etti.

Kişiyi devletsiz bırakacak şekilde vatandaşlıktan çıkarma, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde ve çeşitli sözleşmelerde ortaya konduğu üzere, uluslararası hukukun ihlalidir.

ACRI ve Adalah, “Önümüzdeki örnek, yasanın ayrımcı olduğunu ve muhtemelen yalnızca Filistinli İsrail vatandaşlarına karşı kullanılacağını göstermektedir” diye ekledi.

Yüksek mahkemenin kararı, devletin ırkçı ideolojisi bağlamında anlaşılmalıdır. 2018 tarihli “ulus devlet” yasası İsrail’i “Yahudi halkının ulusal yuvası” olarak tanımlamakta ve “İsrail Devleti’nde ulusal kendi kaderini tayin hakkının münhasıran Yahudi halkı tarafından ifa edildiğini” söylemektedir.

Karar ayrıca İsrail’in Filistin topraklarını sömürgeleştirme ve buna karşı her türlü direnişi etkisizleştirme yönündeki genel amacına hizmet eden bir adım olarak görülmelidir.

İsrail, devlete olan “sadakati ihlal ettiği” gerekçesiyle, Kudüs’te doğup büyümüş insan hakları savunucusu Salah Hammuri’nin daimi ikametini de iptal etmeye çalışıyor.

Hammuri, 2020 yılında Electronic Intifada için kaleme aldığı bir düşünce yazısında “Vahşi bir şekilde boyun eğdirilen ve sömürgeleştirilen bir halkın işgalcisine sadakat göstermesi nasıl beklenebilir?” diye sormuştu.

Hammuri, Kudüs’ü kastederek, “İsrail bu şehirde Filistinlilerin İsrailli Yahudilere oranını 30’a 70 haline getirmek için çok çeşitli stratejiler kullanıyor” diyordu. Şehrin doğu kısmını 1967 yılından beri işgal altında tutan İsrail, uluslararası hukuku ihlal ederek burayı tek taraflı olarak ilhak da etti.

İsrail, işgal altındaki Doğu Kudüs’teki Filistinlilere, doğdukları şehir ve ülkede yaşama, buradan seyahat amaçlı çıkma ve geri dönme gibi devredilemez hakları bulunan yerli insanlar değil de, ülke dışından gelip buraya yerleşmiş yabancılarmış gibi, “daimi sakinler” olarak yaklaşıyor.

Hammuri’nin belirttiği üzere “1967’den beri İsrail, 14,500’den fazla Filistinlinin Kudüs’teki ikametini iptal etti ve binlerce kişi daha şehirdeki ikamet ve varlıklarını korumak için her gün mücadele etmek zorunda”.

“Savunmasız”

Uzun süre boyunca Kudüs’teki Filistinlilere karşı kullanılan bu oyun tahtası şimdi İsrail vatandaşlığı bulunan Filistinlilere karşı devreye sokuluyor.

Middle East Eye için bir yazı kaleme alan Lana Tatour, “Mahkeme, İsrail vatandaşlığı bulunan Filistinlilerin rutin olarak vatandaşlıktan çıkarılması halini alacak olan şeyin yolunu açtı ve onları İsrail’in uzun zamandır arzuladığı bir şey olan sınırdışı edilme karşısında savunmasız hale getirdi” gözleminde bulunuyor.

Tatour şunları da ekliyor: “Vatandaşlığın yerine sözde daimi oturum statüsünü getirme kararı, kişilerin bazı sosyal hizmetlere erişmeye devam etmesini sağlayabilir, ancak onları bir yurttaşlığın sunması tasarlanan en yüksek korumadan yoksun bırakmaktadır: yurdunda kalma hakkı.”

Tatour, Mayıs 2021’deki birlik ayaklanması sonrasında 150’den fazla Filistinlinin terörist saldırılarla suçlandığını belirtiyor.

Tatour’a göre şimdi “bu kişilerin hepsi vatandaşlıktan çıkarılma tehdidiyle karşı karşıya. Filistinliler bunun potansiyel olarak ne anlama gelebileceğini gayet iyi biliyor: ülkelerinden sürülme”.

Ülkelerinden sürülme, sırf Yahudi olmadıkları için geri dönmeleri İsrail tarafından yasaklanan milyonlarca Filistinli mülteci ve onların çocuklarının paylaştığı bir yazgıdır.

Şimdi İsrail yüksek mahkemesi, devletin yegâne örgütleyici ilkesinin -yerlerine yabancı Yahudi yerleşimcilerin getirilebilmesi için yerli Filistinlilerin bulundukları yerden çıkarılması- peşinde kullandığı cephanelikte bir araca daha onay verdi.

[Electronic Intifada sitesinde 28 Temmuz 2022 tarihinde yayımlanan İngilizce orijinalinden Selim Sezer tarafından bdsturkiye.org için çevrilmiştir]