20 yıldır Muhammed el-Durra için adalet yok

Bu yıl Muhammed el-Durra’nın katledilişinin kameralar tarafından kayda alınmasının üzerinden 20 yıl geçmiş oldu. Ve İkinci İntifada’nın sembol resimlerinden biri haline gelen 12 yaşındaki bu çocuğun babasının arkasına çaresizce sığınmasının ve babasının nafile bir çabayla oğlunu korumaya çalışmasının görüntülerinin de yirminci yılı

Gazze Şeridi’nin merkezinde, Bureyc mülteci kampının ortasında bir yerlerde Cemal el-Durra oğlunun, Muhammed’in fotoğrafına bakıyor.

Sevdiği bir insanı kaybeden bütün ebeveynler gibi 55 yaşındaki eski inşaat işçisi baba da oğlunun kaybıyla asla başa çıkamayacak.

Ama sevdiği bir insanı kaybeden ebeveynlerden farklı olarak Cemal bu gerçeği durmadan kendisine hatırlatan medyayla ve hiç tanımadığı insanlarla yaşamak zorunda.

Bu yıl Muhammed el-Durra’nın katledilişinin kameralar tarafından kayda alınmasının üzerinden 20 yıl geçmiş oldu.

Ve İkinci İntifada’nın sembol resimlerinden biri haline gelen 12 yaşındaki bu çocuğun babasının arkasına çaresizce sığınmasının ve babasının nafile bir çabayla oğlunu korumaya çalışmasının görüntülerinin de yirminci yılı.

Bu görüntü bugün hâlâ yankılanıyor, üstelik sadece abluka ve tecrit altındaki Gazze’de de değil.

Bunun gibi görüntüler, Filistinlilerin vahşi ve acımasız İsrail işgali karşısında –Birleşmiş Milletler halkın yarısından fazlasının yoksulluk sınırının altında yaşadığı Gazze’de İsrail ablukasını bitirmek için bir kez daha çağrıda bulunurken bile– korumasız olduklarının sancılı birer hatırlatıcısı olarak işlev görüyorlar.

Cemal 2000 yılının Eylül ayının o kapkara son gününü hâlâ canlı bir şekilde hatırlıyor.

O gün, Cemal ve arabaları çok seven oğlu, Gazze’nin doğusunda kurulan ikinci el pazarına arabaları görmeye gitmişlerdi.

Cemal’in Electronic Intifada’ya anlattığına göre Muhammed ailesi için hoşuna giden bir arabayı seçecekti. Ama ikisi de güzel bir şey bulamayınca, Gazze’de bulunan ve Gazze’nin kuzeyini geri kalan bölgelerden ayıran askeri kontrol noktası Netzarim kavşağını kullanarak (Netzarim o zamanlar 60 İsrailli ailenin kaldığı bir yerleşim birimiydi) geri döndüler.

Karalama ve yalanlar

O gün, Natzarim kavşağında eylemler vardı ve İsrail muhalefetinin lideri Ariel Şaron’un işgal altındaki Doğu Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa’nın avlusunda hayli provokatif bir yürüyüş yapmaya karar vermesinin üzerinden birkaç gün geçmişti.

Şaron’un bu saldırgan hamlesi, Oslo anlaşmalarının gerçek bir barışı sağlamaktaki başarısızlığı iyice açığa çıktıkça alttan alta kaynayan bir intifadanın kıvılcımını çakmış oldu.

Cemal ve Muhammed’in bindiği taksinin şoförü daha fazla ileri gidemeyeceğini söyleyince baba ve oğul kendilerini kontrol noktasının diğer tarafında kalan Bureyc kampındaki evlerine götürecek bir vasıta bulmak için kısa bir mesafeyi yürümeye başladılar.

Onlar yürüdükçe silah atışları daha yakından gelmeye başladı.

“Muhammed’i kaptığım gibi bir varilin arkasına sakladım,” diyor Cemal.

Amacı silah atışları sonlanana kadar yoldan uzak durmaktı. Ama kurşunlar onları yakalamıştı.

Gerisi, bir devlet televizyon kanalı olan France 2 için çalışan Charles Enderlin’le beraber gazetecilik yapan Talal Ebu Rahme’nin kamerasına yansıyanlar oldu.

Kendinden geçmiş babasının arkasında vurularak öldürülen bir çocuğun çarpıcı ve trajik görüntüleri bütün dünyada manşet oldu. İsrail ordusu bu görüntüleri reddetmedi, hatta yayınladığı mesajla kısmen özür diledi.

Ama 5 yıl sonra, İsrail yanlısı komplo teorileri ateş açma olayının Filistinliler tarafından sahnelendiğini ya da çocuğun Filistinlilerin silahından çıkan kurşunla öldürüldüğünü iddia edip suyu bulandırdıktan sonra İsrail ordusu özrünü geri çekti.

O günden bu yana çocuğun başlangıçta düşünülenden daha farklı bir şekilde öldüğünü gösteren hiçbir kanıt sunulmadığı gibi, Ebu Rahme de, 1938’de Nazi işgalinden önce ülkesini terk eden Avusturya Yahudilerinin torunu Enderlin de, yayınladıklarına dair en küçük bir şüphe telaffuz etmedi.

Gerçekten de mahkemelerde geçen pek çok davadan ve temyizin reddedilmesinden sonra 2013 yılında Fransa’da bir mahkeme, İsrail dostu Media Ratings kuruluşunun başındaki komplo teorisyeni Philipe Karsenty’yi, Enderlin ve France 2 kanalını ateş açma olayını sahnelemekle suçlaması sebebiyle iftira suçundan mahkûm etti.

Adalet yok

Cemal için bütün bunlar yarasına tuz basmaktan başka bir şey ifade etmiyor. Oğlunun kendisinin hemen arkasında katledilmesi yetmezmiş gibi, etrafına şüphe saçmaya girişirken yarasını deşmekten başka bir işe yaramayan “şüphecilerle” de uğraşmak zorunda kaldı Cemal.

Ve sonunda tabii ki adalet sağlanmadı oğlu için. Bu cinayetten hiç kimse sorumlu tutulmadı.

Cemal, Electronic Intifada’ya, Karsenty’ye karşı kendi davasını savunmak ve bütün dünyada oğlunun cinayetine karşı ilgiyi yeniden canlandırmak için Fransa’ya gitmek istediğini söylüyor.

Cemal ayrıca Filistin Yönetimi’nin İsrail’i Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne taşıyarak sorumluluk almasını istiyor.

Şimdi işsiz olan ve geçimini Filistin Yönetimi’nden gelen yardımlarla sürdüren Cemal, o gün aldığı yaralar yüzünden bugün hâlâ fizik tedavi görüyor. Ama Cemal’in aktardığına göre Filistin Yönetimi, Cemal’in davayı canlı tutmak adına yürüttüğü mücadeleye hiç destek vermiyor.

Bu durum Cemal’e hayret veriyor.

Cemal’e göre oğlunun öldürülmesi belki “işgalcilerin işlediği en iğrenç suç” değil, ama “her saniyesi kaydedildi”.

“Bu görüntüler insanlığın en korkunç tarafına ışık tutuyor, zerre kadar merhamet gösterilmeyen bir çocuk ve çocuğunu korumaya çalışan bir baba .”

Gazze’deki bütün aileler gibi, Durra ailesinin de başa çıkması gereken başka zorlukları var. Muhammed öldürüldüğünden beri Gazze, İsrail’in 2008-09, 2012 ve 2014 yıllarındaki yıkıcı saldırılarına sahne oldu.

İlk saldırı sırasında Durra ailesinin evi bombalandı. Cemal gecenin bir yarısında telefonunun çaldığını ve karşıdaki sesin kendisine 5 dakika içinde evi terk etmelerini söylediğini hatırlıyor ve o konuşmayı Electronic Intifada’ya şöyle anlatıyor: “Onlara ‘siz çıldırdınız mı, ne 5 dakikası? Çocuklarım evde’ dedim”. Cemal, karısı Emel çocukları evden dışarı çıkarana kadar onları oyalamaya çalışmış.

Sonunda hattın ucundaki kişi sabredemeyip Cemal’e “En fazla 15 dakika içinde evden çıkın” diye bağırmış.

Cemal, kendisine “Biz İsrail Savunma Güçleri’yiz. Evinizi bombalayacağız, başınıza yıkacağız,” dendiğini söylüyor.

“Yakınımızdaki bir eve gittik ve komşuları uyardık. Sonra bir uçaktan uyarı ateşi geldiğini duyduk, sonra da ev bombalandı,” diye anlatıyor.

10 kişilik Durra ailesi evi yeniden onardı. Ama 2014’teki saldırıda, bu sefer tank ateşiyle saldırı düzenlendi ve ev yine hasar gördü.

Aile, evi yine onarmak zorunda kaldı.

Muhammed’in annesi Emel, İsrailli annelerin nasıl oluyor da çocuklarını Gazze’ye savaşmak için göndermeye devam ettiğini anlayamadığını söylüyor.

Emel İsrailli annelere sesleniyor ve “Sizin ülkeniz demokratik. Nasıl oluyor da onlar sizin çocuklarınızı savaş başlatmak için Gazze’ye gitmeye Gazze ve Batı Şeria’nın etrafına duvar dikmeye zorlayabiliyor?“ diye soruyor.

“Eğer gerçekten çocuklarınızı seviyorsanız, bırakın evde otursunlar. Her savaşta Muhammed’ler katlediliyor.”

Muhammed yaşasaydı şimdi otuzlu yaşlarında olacaktı.

Cemal, oğlu hayatta olmasa da 2001 yılından beri her sene yaptığı gibi bu sene de Muhammed’in doğum gününde fotoğrafını çıkardı.

Cemal, oğlunun hayatta olduğu ve kendi çocuklarına kavuştuğu başka bir dünya hayal ediyor.

30 Kasım 2020

[Electronic Intifada sitesinde Amjad Ayman Yaghi imzasıyla yayımlanan İngilizce orijinalinden Gökay Demirel tarafından çevrilmiştir]