Joe Biden Filistinlilerin ‘kurtarıcısı’ değil – Linah Alsaafin

Filistinliler gözlerini Amerika’yla ilişkilerde bir restorasyon olasılığına çevirirken, Biden’ın galibiyetinin Amerikan siyasetinde stratejik bir değişim anlamına gelip gelmeyeceğine dair şüpheler artıyor

Ekim 1973’te Delaware’den yeni senatör seçilen Joe Biden, ilk resmi denizaşırı ziyaretini İsrail’e yapmış ve Başbakan Golda Meir ile görüşmüştü.

Meir, İsrail’in “düşman devletler” tarafından kuşatılmış halinin askeri açıdan ne kadar tehlikeli olduğundan bahsederken 30’lu yaşlarındaki Biden açık bir şekilde etkilenmiş ancak İsrailli lider ellerindeki gizli silahın ne olduğunu açığa vurunca teselli bulmuştu: İsraillilerin gidecek başka yerleri yoktu.

Bu hikayeyi defalarca anlatan Biden, anısından “hayatımdaki en önemli toplantılardan birisi” olarak bahseder. İşte o gün Biden’ın İsrail’e olan sarsılmaz desteğinin ve İsrailli liderlerle kurduğu yakın ilişkilerin başladığı gündür.

Biden 13 yıl sonra 1986’da Amerikan Senatosu’nda vekillere yaptığı tutkulu bir konuşmada Amerikan çıkarlarının İsrail’in çıkarlarıyla sıkı sıkıya bağlı olduğunu çok net olarak ifade ediyordu: “İsrail’e verdiğimiz destekten ötürü af dilemeyi bırakmanın zamanı geldi. Yaptığımız en iyi 3 milyar dolarlık yatırım bu. Eğer bir İsrail hiç var olmasaydı Amerika Birleşik Devletleri bölgede kendi çıkarlarını korumak için bir İsrail yaratmak zorunda kalacaktı.”

Bir sonraki sene, İsrail’in bugün de almaya devam ettiği 3 milyar dolarlık Amerikan askeri yardımlarının başladığı yıldı.

Kendini açıkça Siyonist olarak tanımlayan Biden, Amerikan İsrail Kamu İşleri Komitesi (American Israel Public Affairs Committee -AIPAC) ve J Street gibi pek çok İsrailli lobi grubunun toplantılarında hazır bulundu.

En başa baş geçen Amerikan başkanlık seçimlerinden birinin ardından Donald Trump’ı alt ederek zafere uzanan Biden’ın galibiyetiyle Filistinli yetkililer rahat bir nefes aldı- ama Biden’ın zaferiyle değil, daha ziyade Trump’ın mağlubiyetiyle.

Trump ve Filistin liderliği

Trump yönetimi, 4 yıllık dönemde İsrailliler ve Filistinliler için siyasi durumu kökten değiştirdi. ABD İsrail’in her zaman çok büyük bir destekçisi de olsa da -İsrail Filistin topraklarını gasp etmeye ve yeni yerleşim birimleri kurmaya devam ederken yıllar içinde iki devletli çözüm çizgisini ıskartaya çıkarsa da- Trump bu politikayı yeni seviyelere taşıdı.

İşgal altındaki Batı Şeria’da bulunan Filistin Yönetimi’nin aldığı Amerikan yardımlarını kesen, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyan ve Amerikan elçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıyan Trump uluslararası hukuku da hiçe sayarak yerleşim birimlerinin inşasını ve genişlemesini yasa dışı olarak kabul etmeyi reddetti. Trump ayrıca milyonlarca Filistinlinin eğitim, gıda ve geçim kaynaklarının bağımlı olduğu Birleşmiş Milletler mülteci ajansına yapılan finansmanı kesti.

Dahası, karşılığında Filistinlilerin kazancını talep bile etmeden İsrail’i tanıyan üç Arap ülkesiyle imzalanan ve Filistin liderliğini giderek yalnızlaştıran normalleşme anlaşmalarına aracılık etti.

Damadı Jared Kushner aracılığıyla da iki devletli çözümün esamesinin bile okunmadığı bir Ortadoğu planı icat etmişti ve Filistin liderliği bunu sert bir şekilde reddetmişti.

Trump’ın planı, 1967 sınırlarına dayanan ve başkenti işgal altındaki Doğu Kudüs olan bir Filistin devleti yerine işgal altındaki Batı Şeria’da bulunan yasa dışı yerleşim birimleri üzerinde İsrail egemenliğini getiriyordu. Plana göre Filistin devleti birbiriyle sınırı olmayan küçük kantonlardan oluşacak, başkenti de işgal altındaki Doğu Kudüs’te bir kenar mahalle olacaktı.

Peki Joe Biden önceki Amerikan yönetimlerin kabul görmüş Orta Doğu politikasına geri mi dönecek yoksa Trump’ın bazı girişimlerini devam mı ettirecek?

Amerikan siyasetinde stratejik bir değişiklik yok

Filistinli birçok haber ajansı, Filistinli yetkililerin Biden’ın başkan seçilmesinin ne anlama gelebileceğine dair paylaştıkları görüşleri ekranlara taşıdı.

Başkan Mahmud Abbas’ın özel temsilcisi Nebil Şath, Filistin liderliğinin Amerikan siyasetinde Filistinlilere yönelik bir değişiklik beklemediğini ancak -en kötü dönem olarak tanımladığı- Trump’tan kurtulmuş olmanın bir fırsat olduğunu söyledi. Şath, “Joe Biden ve yardımcısı Kamala Harris’in açıklamalarından anladığımız kadarıyla Biden daha dengeli bir siyaset izleyecek ve İsrail başbakanı Binyamin Netanyahu karşısında daha az teslimiyetçi davranacak, bu yüzden bizim için Trump’tan daha az zararlı olacak,” şeklinde konuştu.

Filistin Kurtuluş Örgütü Yürütme Kurulu üyesi Hanan Aşravi de ilk adım “Trump’tan ve saçtığı tehlikeden kurtulmak” olsa da Biden’ın Filistinliler için bir kurtarıcı olmayacağını vurguladı. Aşravi şu ifadeleri kullandı: “Biden’ın zaferinin ardından Filistin Yönetimi ve ABD arasındaki ilişkilerin onarılması müzakere ve değerlendirme aşamasında. Meseleler otomatik olarak gerçekleşmez. Daha ziyade, talepler, çıkarlar ve pozisyonlar kesinlikle belirlenmeli ve pek çok konuda değişikliğe gidilmelidir.”

Aşravi Trump’ın politikalarını yaratan şeyin on yıllardır süren İsrail dostu Amerikan siyaseti olduğunu da vurguladı: “Yapılması gereken Trump’ın temsil ettiği ırkçılığı ve siyaseti kökten bir şekilde değiştirmek ve adalet, saygı ve şeffaflığa dayanan yeni bir ilişki vizyonunu inşa etmektir.”

Aynı bağlamda Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye de Biden’a “bölgede ve dünyada istikrara zarar veren ve ABD’yi adaletsizlik ve saldırganlıkta bir ortak haline getiren, halkımıza yönelmiş haksız Amerikan politikalarını tarihi bir düzeltme yoluna” gitmesi çağrısında bulunurken seçilmiş yönetime de Trump’ın Ortadoğu planını geri çekme ve Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyan kararı iptal etme çağrısında bulundu.

Yerleşimler, Kudüs, finansal yardımlar ve BDS

Eski başkan Barack Obama ile Netanyahu arasındaki ilişkinin soğuk olduğu ayyuka çıkmışken, Biden’ın İsrail başbakanıyla kişisel arkadaşlığı 30 yıldan da eskiye dayanıyor.

Biden iki devletli çözümün güçlü bir destekçisi olsa da İsrail’e yapılan Amerikan yardımlarını bir manivela olarak kullanarak uluslararası hukuka riayet etmesi için İsrail’e baskı yapmayı reddediyor.

Biden geçen sene PBS haber sitesine verdiği röportajda şöyle demişti: “İsrail’in Batı Şeria’daki yerleşim birimleri politikasına katı bir şekilde karşıyım. Ancak bir müttefikimize, bütün bölgedeki asıl, tek gerçek müttefikimize yaptığımız askeri yardımı kesme fikri kesinlikle akıl almaz bir fikir.”

Dahası, Biden ilk başlarda Amerikan elçiliğinin Kudüs’e taşınmış olmasına karşı çıksa da elçiliği yeniden Tel Aviv’e taşımak konusunda hiç niyetli değil.

Filistinlilere hizmet veren, işgal altındaki Doğu Kudüs’teki Amerikan konsolosluğunu yeniden açmayı planlayan Biden yönetimi, Trump döneminde kapatılan Washington’daki FKÖ ofisini de yeniden açmayı düşünüyor.

Biden “İsrail ve Filistin arasındaki güvenlik koordinasyonuna, ekonomik gelişmeye ve Batı Şeria ve Gazze’deki Filistinlilere insani yardım yapılmasına destek olan yardım programlarının iptal edilmesinin ve Filistin Yönetimi’yle diplomatik ilişkilerin yıkıcı bir şekilde kesintiye uğramasının” tersine çevrileceğini de söyledi.

Ama yine Biden, Filistin yönetimine yapılacak maddi yardımların yeniden başlatılması konusunu, yönetimin bu sosyal yardımları Filistinli esirlerin ve İsrailliler tarafından öldürülen Filistinli sözde saldırganların ailelerine ödemeyi durdurması koşuluna bağlayarak Trump yönetimini tekrarlamış oldu.

BDS’yi yenilgiye uğratmak

Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar Hareketi’nin (BDS) sıkı bir karşıtı olan Biden 2016’da AIPAC’ta yaptığı bir konuşmada hareketi “yanlış” olarak nitelendirmişti.

Biden’ın kıdemli danışmanı Tony Blinken’ın yaz aylarında aktardığına göre başkan Biden BDS Hareketi’ni geriletme girişimlerine harcayacağı çaba kadar Birleşmiş Milletler’de uluslararası hukuk ihlalleri nedeniyle İsrail hakkında suç duyurusunda bulunma çalışmalarına da karşı çıkacak.

Blinken, “Bütün gücümüzle BDS hareketine karşı çıkacak, engellemeye çalışacak ve onu etkisiz hale getirerek yenilgiye mi uğratacağız? Evet, kesinlikle,” şeklinde konuştu.

İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Sudan arasındaki normalleşme ilişkileri hususunda da Biden önceden Beyaz Saray’da Obama’nın yönetimi altındayken bu ilişkilerin ilk tohumlarını attığı için takdir görmek istedi. Biden, Arap devletlerini “kapalı kapılar ardındaki görüşmelerden öteye geçip İsrail’le normalleşme yolunda somut adımlar atma” çağrısı yaptı.

[El-Cezire’de yayımlanan 8 Kasım 2020 tarihli İngilizce orijinalinden Gökay Demirel tarafından bdsturkiye.org için Türkçeye çevrilmiştir]