Filistinli işçi ekmeğinin ve özgürlüğünün peşinde! – Kıvanç Eliaçık*

Filistin işçi hareketi neredeyse 100 yıldır, bir yanda işyerindeki emek sömürüsüne diğer yanda da işgale ve sömürgeciliğe karşı mücadele veriyor. Sendikalar, artan işsizlik, yoksulluk, yetersiz yasal düzenlemeler ve İsrail’in baskıları karşısında ayakta durmaya çalışıyor. Filistin’de ekmek ve özgürlük kavgası iç içe devam ediyor

1) FİLİSTİN’DE İŞÇİ OLMAK

Filistinli! Bu sözcük zihninizde nasıl bir çağrışım yapıyor? Leyla Halid gibi silahlı uçak korsanları mı yoksa İsrail askerlerine taş atan çıplak ayaklı küçük çocuklar mı geliyor aklınıza? Bombardımanlar ve ambargolarla gündemimize gelen ülkede günlük hayat nasıl devam ediyor? Filistinliler nasıl geçiniyor? Çalışma koşulları, işçi hakları, maaşlar, tatiller veya emeklilik… Kısacası, Filistin’de ekmek kavgası nasıl yaşanıyor?

Filistin’de yaşamın her aşaması, ekonominin bütün boyutları ve kültürün tüm parçaları işgalden doğrudan etkileniyor ve siyaset ile iç içe geçmiş durumda. İşgalin ekonomik yansıması yoksulluk ve işsizlik olarak ortaya çıkıyor.

İş bulabilen az sayıda Filistinli, düşük ücretlere, uzun saatlere ve kötü çalışma koşullarına talim ediyorlar. Her gün iş yerine gitmek için nice badireler atlatıyorlar. Maaşlarının önemli bir bölümünü komisyonculara kaptırıyorlar ve sosyal güvenlik hizmetlerinden faydalanamıyorlar. İşyerinde uğradıkları haksızlıklarla ilgili yasal itiraz kanallarını kullanamıyorlar.

İşgalin ve savaşın ortasında iş bulmak ve emeğinin hakkını almak kadınlar için çok daha zor. İşsizlik girdabından sıyrılan kadınlar işyerinde taciz, şiddet ve ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Ortalama ücretlere göre kadınlar erkeklerden %16 daha az kazanıyor.


“Filistinli işçilerin sorunlarından mı bahsedeceğiz? Sabahları evden çıkıp işyerimize gidemiyoruz! Biz gitsek ham madde gelemiyor, ürettiğimiz ürünler dükkânlara ulaşmıyor. Tarımsal ürünler veya mesleki araç gereçler ablukaya takılıyor. Biz sadaka değil iş istiyoruz.” Shaher Saad, PGFTU Genel Sekreteri


Kendi toprağında esir çiftçiler

İşgal uygulamaları, baskılar, duvarlar ve kontrol noktaları Filistinlilerin tarım alanlarına erişimini engelliyor. Pek çok Filistinli çiftçi kendi tarlasına ve bahçesine hasat veya bakım için ulaşmakta güçlük çekiyor. Bakımsızlık zeytin ağaçlarının verimini %65 oranında düşürüyor. Oysa burası zeytinin anavatanı!

İsrailli yerleşimcilere ait tarım alanlarında çok sayıda Filistinli çalışıyor. Kavurucu sıcak altında hastalıklarla ve iş kazalarıyla boğuşuyorlar. Sağlık sigortaları olmadığı gibi tedavi için Filistin hastanelerine gitmeleri gerekiyor. Tatil hakları yok, aracılara ciddi komisyonlar ödüyorlar. Çalışmaya giderken kontrol noktalarında kötü muamele görüyorlar. İşgal güçleri, tarım arazilerini gasp ediyor, halkı mülksüzleştiriyor. Ardından toprakların sahiplerini ucuz işgücü olarak çalıştırıyor.

Batı Şeria: Hem işgalci hem işveren

Filistin genelini işgal eden İsrail Yönetimi, Batı Şeria’da bile iş imkânlarının bulunduğu bölgeleri kontrol ediyor. Filistinlilere yasak olan yollar, arama noktaları, yerleşim bölgeleri, askeri üsler, emekçilerin seyahat ve hareket özgürlüğünü kısıtlıyor. Bu engellemeler Batı Şeria’daki ekonominin gelişmesini engelliyor. Somut sonuçlardan biri %20’ye varan işsizlik olarak karşımıza çıkıyor. İşsizlik ve kötü çalışma koşulları Filistinlileri İsrail bölgelerinde veya İsrail yerleşimlerinde çalışmak zorunda bırakıyor. Buralardaki istihdam hesaplanmazsa B. Şeria’daki işsizlik %35’e yaklaşıyor.

25 bin kişi Batı Şeria’daki ‘yerleşim yerlerinde’ yasa dışı şekilde çalışıyor. İnşaat, tarım, turizm ve sanayi bölgelerini kapsayan bu istihdam biçiminde iş kanunu uygulanmıyor. Batı Şeria’da İsrail yönetimi tarafından kurulan 14 sanayi bölgesi bulunuyor. Bu bölgeler ihtiyaçtan daha geniş arazilere yayılmış durumda. Böylece İsrail’in ekonomik mevcudiyeti görünürlüğü artıyor. Bu sanayi bölgeleri ucuz işgücü sömürüsü üzerinde yükseliyor.

Gazze: Yoksulluğun başkenti

Gazze’de ekonomiyi ve istihdamı yıllardır devam eden abluka belirliyor. Karadan, havadan ve denizden abluka altında olan bölge 2 milyon kişilik bir hapishaneye dönmüş durumda. Yakınlarını kaybetmiş, evi yıkılmış aileler, tahrip edilmiş hastaneler ve okullar, gıda ve su sıkıntısı, işsizlik ve yoksulluk Gazze’nin yazgısı olarak kabul ediliyor.

Gazze, Dünya genelinde işsizliğin en yüksek olduğu bölge: %42. İşsizlik, gençler arasında %60’a, kadınlar arasında %65’e varıyor.

Balıkçılık, Gazze için önemli bir gelir kaynağı olmasına rağmen ambargo ve askeri operasyonlar balıkçılığı imkânsız hale getiriyor. Balıkların ihracı yasak, av ve bakım malzemeleri temin edilemiyor. Balıkçılar tutuklanıyor veya vuruluyor. Balıkçılar yoksullaştıkça bu meslek yok olmaya yüz tutuyor ve gıda sıkıntısı büyüyor.

İsrail Bölgesi: Simsarlar iş başında

Yaklaşık 50 bin Filistinlinin İsrail’den alınmış çalışma izni bulunuyor. Saatlerce bekletildikleri uzun kuyruklarda insanlık dışı muamelelere maruz kaldıktan sonra kontrol noktalarından geçip işlerine gidebiliyorlar.

Bu işçilerin önemli bir bölümü inşaatlarda çalışıyor. Aracılara %40’a varan komisyonlar ödüyorlar. İsrail İş Kanunu’na tabi olmalarına rağmen asgari ücret bile almıyorlar. İsrail sendikalarına aidat ödüyorlar ama ne burada temsil ediyorlar ne de üyelik imkânlarından faydalanıyorlar.

Çalışma izni olanların yanı sıra yaklaşık 30 bin Filistinli büyük riskleri göze alarak, bazen duvarlardan atlayarak, bazen kazılmış tünellerden geçerek, bazen de araçların bagajına saklanarak İsrail bölgelerine geçip iş arıyorlar, bulup çalışıyorlar. Bu kesim daha düşük ücretlerle ve daha kötü koşullarda çalışıyor.


Fiyatlar Avrupa, ücretler Afrika

Burada fiyatlar Avrupa gibi ama ücretler Afrika gibi.70 yaşındaki Mohammed Issa Salah, hayat pahalılığını böyle tarif ediyor. Salah, 30 yıldır marangozluk yapıyor ve öncesine 17 yıl çiftçilik yapmış.


Genç işsizliği

ILO Dünya İstihdam Raporu’na göre gençler arasındaki işsizlik dünyanın her yerinde artıyor. Ortadoğu genç işsizliğinin en yüksek olduğu bölge: 15-24 yaş aralığında işsizlik %30’a yaklaşıyor. En yüksek rakamlar Gazze’den geliyor.

Filistin, diğer bölge ülkelerine göre gençlerin iyi eğitimli olduğu bir yer. Ama eğitimlerine ve ihtiyaçlarına uygun iş bulamıyorlar. Bu nedenle gerek batıya gerekse Körfez ülkelerine gitmeye çalışıyorlar.

Filistin’de işçi hareketi

Arap Dünyası Araştırma ve Kalkınma Ajansı’nın (AWRAD) bir araştırmasına göre Filistinli işçilerin %85’i sendikalarla hiç karşılaşmamış ve %43’ü sendikalara güvenmiyor.

Tarihi 1920’ye kadar uzanan sendikalar her zaman işgalcilerin hedefinde oldu. Çok sayıda sendikacı tutuklandı, sürgüne gönderildi hatta katledildi. İşçi hareketi, İngiliz Mandası’ndan İsrail işgaline kadar bütün dönemlerde Filistin Kurtuluş Hareketi’nin önemli bir parçası oldu. Filistin Genel Sendikalar Federasyonu’na (PGFTU) göre; işçi hareketi bölgede barışın ve ülkenin demokratikleşmesinin en önemli aktörü. Ancak Filistin Yönetimi sosyal haklara ilişkin gündemleri sürekli erteliyor bu da işçileri güvencesizliğe mahkûm ediyor.


İş kanunu

Filistin topraklarında sırasıyla Osmanlı, İngiliz, Ürdün, Mısır ve İsrail yasaları kullanıldı. Filistin İş Kanunu 2002 yılında kabul edildi. Bunu 2003’teki Sosyal Güvenlik Yasası, 2012’deki Asgari Ücret Yönetmeliği ve 2014’teki Emeklilik Düzenlemesi takip etti. Ancak ülkede gerçek anlamda bir sosyal güvenlik sistemi veya iş mahkemeleri olduğunu söylemek doğru olmayacaktır.


1953’ten 2001’e kadar Filistin’de işçi haklarının yasal dayanağı ‘Ürdün İş Kanunu’ydu. Filistin İş Kanunu, ancak, Ocak 2002’de yürürlüğe girdi. Feodal karakterli kanun, işçi, işveren ve hükümet arasındaki ilişkileri yeterince tanımlamıyor ve çalışma hayatının sorunlarına cevap vermek konusunda yetersiz kalıyor. Asgari ücret ve işçi sağlığı-iş güvenliği gibi alanlardaki bütün eksikliklerine karşın kanun: kamu hizmetlerinde çalışanlara ‘örgütlenme’ ve ‘işkolu düzeyinde toplu görüşme’ hakkı vermektedir.

İşgal bütün ekonomiyi etkiliyor. Bağımsız ve sürdürülebilir bir ekonomi oluşturmak mümkün olmuyor. Düşük ücretler, uzun çalışma süreleri, güvencesiz çalışma koşulları istihdamın mütemmim cüzü olmuş durumda. Filistinlilerin %25’i yoksulluk sınırının altında yaşıyor.

Sanayi ve tarım sistemli biçimde küçültülürken hizmet sektörü orantısız biçimde büyütülüyor. Tarım ürünlerinin satışı için pazar sürekli daralıyor. İşgal güçleri Filistinlilerden topladıkları vergilere karşılık onlara hizmet vermiyor.

Filistinliler işyerindeki hakları için amansız bir mücadele veriyorlar. Filistin’de sınıf savaşının birden çok cephesi var. İşçiler, Filistinli ve İsrailli işverenlere ve işgal güçlerine karşı mücadele verirken bir yandan da Filistin hükümetinin dikkatini çekmeye çalışıyor.

2) FİLİSTİN’DE SENDİKALAR

Filistin işçi hareketi neredeyse 100 yıldır, bir yanda işyerindeki emek sömürüsüne diğer yanda da işgale ve sömürgeciliğe karşı mücadele veriyor. Sendikalar, artan işsizlik, yoksulluk, yetersiz yasal düzenlemeler ve İsrail’in baskıları karşısında ayakta durmaya çalışıyor. Filistin’de ekmek ve özgürlük kavgası iç içe devam ediyor.


İngiliz Mandası ve işçiler

Filistinli işçilerin bilinen ilk örgütleri 1920 yılında demiryolu işçileri tarafından kurulan Dayanışma Sandığı ve 1925’te Hayfa’da kurulan Filistin Arap İşçi Birliği’dir. FAİB, Mısır Sendikalar Birliği’nin ardından bölgede kurulan en eski sendikadır. 1930’da kongresini toplandığında FAİB’in yaklaşık 3000 üyesi olduğu biliniyor. İşçilerin ücretlerinin ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi için mücadele veren Birlik, Siyonizm’e ve Yahudi göçüne karşı bir siyasi çizgiyi benimsedi, Filistin’in bir Arap ülkesi olarak bağımsızlığı fikrini savundu.

Bu dönemde işçi hareketi, İngiliz politikalarına karşı mücadelenin en önemli araçlarından biri oldu. İngiliz Mandası, demiryolu inşaatında İbrani işçileri işe almayı tercih ederken, Arap işçiler düzenledikleri eylemlerle hem işlerine sahip çıktılar hem de ulusal kurtuluş hareketinin bir parçası haline geldiler. 1939’da 6 ay süren bir genel grev ve “vergi ödememe” kampanyası düzenlendi. İngilizlerin cevabı tutuklamalar ve infazlar oldu.

1943 yılında Filistin Arap İşçi Birliği’nin yaklaşık 35 bin üyesi bulunuyordu. Komünistlerin öncülük ettiği sendikalar etkinliklerini arttırdı ve 1945’te Dünya Sendikalar Federasyonu’na (WFTU) üye olarak Filistin halkını uluslararası düzeyde temsil eder hale geldiler. 1946’da düzenlenen genel greve 20 binden fazla işçi katıldı. Yahudi ve Arap işçilerin birlikte katıldığı bazı eylemler düzenlense de İsrail İşçi Birliği (Histadrut), Yahudi işçilerin harekete katılımını engelledi. Eylemler şiddetle bastırıldı. 1947’de FAİB Genel Sekreteri Sami Taha öldürüldü.

1948’de sendika merkezleri Hayfa’dan Nablus’a taşındı. İşgalin ardından Batı Şeria’da ve Gazze’de ayrı sendikal yapılar kuruldu. Batı Şeria’daki sendikalar Ürdün, Gazze’dekiler Mısır yasalarına tabi oldu.

Ürdün’de iş yasası 1953’te sendikalara izin verecek şekilde yeniden düzenlendi. Ancak, sendikalar devlet kontrolü altına alındı, haklar kısıtlandı ve sonucunda sendikaların üye sayısı azaldı. O günlerde sendika üyelerinin çoğu Filistinliydi. Hatta Ürdün sendikalarının merkezi 1954’te Amman’dan Nablus’a taşındı.

Gazze’deki sendikalar ise Nasır döneminin görece özgürlükçü ortamında güçlendiler. Gazze’de kurulan Filistin Sendikalar Federasyonu (PTUF) 1964’teki kongresinde ülkeden sürülen Filistinli işçileri örgütleme kararı aldı. İşkolu sendikalarının yanı sıra Avrupa ve Ortadoğu ülkeleri için 13 diaspora şubesi kuruldu. PTUF, 1969 yılında, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) bir parçası oldu. Faaliyetlerini Amman’daki FKÖ merkezinde sürdürdü.

Filistin Komünist Partisi’ne ait bir propaganda afişi

İntifada ve sendikalar

1967’de İsrail makamları sendika temsilciliklerini kapattı. Pek çok sendikacı tutuklandı, işkence gördü ve sürgüne gönderildi. Buna rağmen sendika hareketi güçlendi. İşgalin yarattığı ekonomik sonuçlar çerçevesinde Filistinliler kırdan kente göç ettiler, geleneksel meslekleri olan çiftçiliği terk edip fabrikalarda ve inşaatlarda çalışmaya başladılar. İşçileşme süreci sendikaların üye sayısının artmasını sağladı.

Birinci İntifada öncesinde sendikalar her zamankinden daha fazla siyasallaştı. Sınıfın talepleri ulusal kurtuluş hareketinin gündemlerinin gerisinde kaldı. Sendikalar patronalara karşı değil işgal güçlerine karşı faaliyetlere yöneldi. Fabrikada ortaya çıkan sınıf bilinci siyasal mücadele içinde ertelendi, bastırıldı. Bu siyasallaşmayla birlikte Fetih, FHKC, FDKC ve daha sonra Halk Partisi adını alan FKP, sendikalar aracılığıyla toplumsal hareketler oluşturmaya çalıştı. Siyasetler arasındaki rekabet birbirine rakip sendikaların ortaya çıkmasına neden oldu.

Sendikaların birliği

Siyasi nedenlerle ayrılmış sendikalar, hayatta kalabilmek için, 1990’ların başında, birleşme eğilimine girdiler. 1991’de işkolu merkezlerinde birleşme kararı alındı. 1995’te Gazze ve Batı Şeria’daki sendikalar fiziksel olarak yan yana gelemeseler de Filistin Genel Sendikalar Federasyonu (PGFTU) bayrağı altında birleşti. Böylece PGFTU, Filistinli işçilerin büyük bölümünün temsilcisi oldu. Aynı dönemde Uluslararası Hür Sendikalar Konfederasyonu (ICFTU) PGFTU’yu gözlemci olarak davet etti. Yeni sendikal merkez ILO’da Filistinli işçilerin temsilcisi haline geldi. Bugün de görevine devam eden Shaer Saed, yeni çatı örgütünün genel sekreteri oldu.

Bugünkü Filistin’de sendikalar                                   

Filistin Genel Sendikalar Federasyonu (PGFTU) Filistin topraklarında yaşayan yaklaşık 290 bin işçiyi, çeşitli bölgesel ve işkolu sendikaları aracılığıyla, temsil eden sendika merkezidir. Tarihsel olarak El Fetih ile bağlantılı olsa da farklı siyasi eğilimleri barındırmaktadır.  PGFTU’nun üyelerine sağladığı en büyük avantaj sendika üyelerinin hastanelerden faydalanmak için daha az prim ödemesidir. Örgütün bütçesi çoğunlukla Arap ülkelerinden ve uluslararası kuruluşlardan gelen fonlardan oluşmaktadır. Kendi ülkesinde sendikal faaliyetlere izin vermeyen S. Arabistan bile Filistin sendikalarına maddi destek vermektedir. PGFTU, kendinden önceki sendikalar gibi, Filistin Kurtuluş Hareketi’ni uluslararası kamuoyuna aktaran önemli araçlardan biridir.

Federasyon’un, Gazze ve Batı Şeria’da iki ayrı teşkilatı vardır. Gazze’nin 4 coğrafi bölgesinde 8 işkolu sendikası bulunmaktadır: Nakliyat, Metal, Tarım ve Gıda, Servis ve Ticaret, İnşaat ve Ağaç, Tekstil, Belediye, Posta ve Haberleşme. Batı Şeria ise 9 bölgeye bölünmüştür ve burada 186 yerel sendikayı buluşturan 12 ulusal işkolu sendikası vardır: Kamu Hizmetleri, Kimya, Metal, Sağlık, Nakliyat, İnşaat, Tekstil ve Deri, Matbaa ve Baskı, Telekomünikasyon ve Posta, Banka ve Sigorta, Gıda ve Tarım, Turizm. Her iki bölgede de belediye, inşaat, taşımacılık ve tekstil sendikaları en etkili sendikalardır.

Genel Sekreter Saed’e göre PGFTU, Filistin topraklarındaki ilk bağımsız ve demokratik örgüttür. İşyeri komitelerinde ve işkolu sendikalarında çeşitli seçimler düzenlese de 1982’den bu yana genel merkez düzeyinde seçimler yapılmamıştır. 2004 yılında düzenlenen son kongreye çok sayıda delege işgal ve ambargo nedeniyle ancak video konferans yoluyla katılmıştır.


 

Filistinli kadınlar çoğunlukla kayıt dışı ekonomide çalışıyorlar. İyi eğitimli olsalar bile düşük ücretler ve sağlıksız koşullarla karşı karşıyalar. Sendikal faaliyetlere katılmıyorlar. Kadınlar arasında sendikalaşma oranı Batı Şeria’da %8, Gazze’de %5. PGFTU tüzüğünde %20 kadın kotası olsa da yönetim organlarında kadın temsili sadece %14’tür.


Filistin sendikaları, Filistin Kurtuluş Hareketi’nin tarihi içerisinde kilometre taşı sayılacak önemli eylemler düzenlemiştir. İsrail’in, işçileri hedef alan uygulamalarını ve genel olarak ambargoyu protesto etmek için 1996’da çok sayıda eylem düzenlemiştir.  Bu eylemler sırasında şiddetli çatışmalar yaşanmıştır. Oslo Antlaşması sonrasında, 2001 Şubat ayında, mülteci kamplarında düzenlenen sendika eylemleriyle Filistinlilerin geri dönüş hakkını savunulmuştur.  PGFTU, 2002 yılında Duvar’ın inşasının ardından, zeytin ağaçlarının sökülmesini ve işçilerin ve çiftçilerin seyahatlerinin engellenmesini protesto eden büyük eylemler düzenledi. PGFTU’nun İsrail’i Boykot (BDS) Hareketi için yaptığı destek çağrısıyla uluslararası sendikal hareket, BDS kampanyalarının önemli aktörlerinden biri olmuştur.

4 Temmuz 2007 günü Ramallah’taki PGFTU merkezi İsrail askerleri tarafından basılmış ve tahrip edilmiştir. Aynı günlerde Gazze’deki ofis ise Hamas militanları tarafından basılmış ve içeride bulunanlar rehin alınmıştır. Sendikaların Filistin’deki farklı siyasal grupların çatışma ve rekabet alanı olduğunu da söyleyebiliriz.

PGFTU’nun yanı sıra farklı siyasi eğilimlerin de kendi sendikaları bulunmaktadır. Hamas’a yakın İslami sendikalar, gıda yardımı ve sosyal çalışmalara odaklanmıştır. Demokrasi ve İşçi Hakları Merkezi (DWRC) bir sendika olmasa da bazı açılardan sendika işlevi görmektedir ve sendikalar içinde etkilidir. Hükümetten bağımsız kar amacı gütmeyen bir örgüt olma iddiasıyla 1993’te kurulan merkez hem Gazze’de hem de B. Şeria’da işçilere yönelik eğitimler ve hukuki danışmanlık gibi faaliyetler yürütmektedir. FHKC’ye yakınlığıyla bilinen İlerici İşçi Hareketi ve Tarım İşçileri Sendikası enerji, eğitim ve tarım gibi işkollarında dikkat çekmektedir.

Sendikaların yanı sıra meslek örgütleri de Filistin emek hareketi açısından önem taşımaktadır. Öğretmenler Birliği, Mühendisler Birliği, Tabipler Birliği, Gazeteciler Birliği, Avukatlar Birliği dikkat çeken örgütlerdir. Tıpkı sendikalar gibi meslek örgütleri de siyasal çatışmalara ev sahipliği yapmakta ve bölgesel olarak bölünmüş durumdadır. 1980’lerin başından itibaren Hamas meslek örgütleri üzerinde etkisini arttırmıştır. Meslek örgütlerinde yaşlı FKÖ kadroları ile genç kuşaklar arasındaki anlaşmazlıklar bölünmelere yol açmaktadır. 1997 yılındaki öğretmenler grevi emek hareketinin kilometre taşlarından biridir. Öğretmenler Birliği’nin öncülüğündeki grev, Filistin Yönetimi ve PGFTU tarafından bastırılmıştır, çok sayıda öğretmen tutuklanmıştır.

Ekmek, toprak ve özgürlük                                                       

Filistin işçi hareketi, 1920’den bu yana amansız bir kavga verdi. Çok sayıda sorunla aynı anda baş etmek zorunda kaldı. Bugün de işgale karşı bağımsızlık mücadelesinin bir parçası olduğu kadar Filistin toplumu içindeki demokratikleşme arayışının öncü gücüdür.


 

Sendikalar 1936-39 yılları arasında Filistin halkının ilk ve en büyük başkaldırısı sırasında hem İngiltere’ye hem de Siyonizm’e karşı mücadelenin en güçlü aktörlerinden biriydi. 1987 ve 2000 yıllarında gerçekleşen intifadaların öncü güçleri arasında yine sendikalar vardı.


*DİSK Uluslararası İlişkiler Dairesi Müdürü