“Filistinlilerin anavatanlarını özgürleştirmek için verdiği mücadeleye desteğimi ilan ediyorum” demişti.
Efsanevi sporcu ve adalet savaşçısı Muhammed Ali’nin tarihsel mirası ezilen halkların kurtuluşuna bağlılığı ve bu ilkeler doğrultusunda fedakarlığa hazır olmasıydı. Onu yaşamını yitirmesi vesilesiyle Samidoun Filistinli Tutsaklarla Dayanışma Ağı, Ali’yi dünyanın her yerindeki milyonlarca insanla birlikte anıyor.
Ali, 1985 yılında işgal altındaki Güney Lübnan’da esir alınan Lübnanlı ve Filistinli tutsakların salınmasını güvence altına almak amacıyla İsrail’e gitti. Bu ziyaret, 1974’te Beyrut’ta, “ABD Siyonizmin ve emperyalizmin merkezidir,” açıklamasını yapıp Filistinli mülteci kamplarına gitmesinin ardından gerçekleşmişti. Güney Lübnan’da Filistinli mülteci kamplarını ziyareti esnasında, “Kendi adıma ve Amerika’daki tüm Müslümanlar adına, Filistinlilerin anavatanlarını özgürleştirme mücadelesine ve işgalci Siyonizmin kovulmasına desteğimi ilan ediyorum,” açıklamasında bulundu.
Ali, Siyah özgürlük mücadelesini birçok cephede savundu; ABD’nin içinde ve dünya genelinde ABD emperyalizmi karşısında duran bir güç olarak. Attica hapishanesi ayaklanmasının Siyah liderleri anısına şiir yazdı. Muhammed Ali, kariyerinin zirvesindeyken, 1967’de Vietnam Savaşı’nda yer almayı reddetti, beş yıl hapse mahkum edildi ve unvanı elinden alındı. Louisville’de katıldığı barınma hakkı mücadelesi sırasında vicdani reddi hakkında sorulan bir soruya şöyle cevap verdi:
“Louisville’de insanlara ‘zenci’ denir, köpek muamelesi yapılır ve en basit insan haklarından dahi mahrum bırakılırken neden benden bir üniforma giyip memleketten 10 bin mil ötede Vietnam’ın esmer insanlarına bomba ve mermi yağdırmamı istiyorlar ki? Hayır, beyaz köle efendilerinin beyaz olmayan halklar üzerinde tüm dünyada kurduğu hakimiyeti sürdürmek adına gidip başka yoksul bir halkı yakıp katletmelerine yardım etmeyeceğim. Gün, artık böylesi kötülüklerin sona ermesi günüdür.
Böyle bir tavrın bana milyonlarca dolara mal olacağı konusunda uyarıldım. Ama daha önce söyledim ve tekrar söylüyorum. Halkımın gerçek düşmanı buradadır. Kendi adaletleri, özgürlükleri ve eşitlikleri için savaşanları köleleştirmek için kullanılarak dinimi, halkımı ve kendimi küçük düşürmeyeceğim.
Eğer bu savaşın 22 milyonluk halkıma özgürlük ve eşitlik getireceğini düşünseydim beni almalarına gerek kalmazdı, kendim hemen katılırdım. İnandıklarım uğruna direnerek kaybedecek hiçbir şeyim yok. Hapse girsem ne olacak ki, 400 yıldır zaten hapisteyiz.”
Dave Zirin konuyla ilgili şöyle yazıyordu, “Ali’nin Vietnam’da savaşmayı reddetmesi tüm dünyada birinci sayfa haberiydi. Guyana’da ABD elçiliğinin önünde bir dayanışma nöbeti tutuluyordu. Karaçi’de genç Pakistanlılar oruç tuttu. Ve Kahire’de kitlesel gösteriler gerçekleşti.” Ali’nin sonraki depolitizasyonu ve ABD hükümeti ile işbirliğine yanaşması karmaşık olmasına rağmen bir sporcu olarak büyüklüğünün doruklarında, 1960 ve 1970’lerde emperyalizme karşı direnişinin ulusal ve uluslararası etkileri tüm dünyada yankılandı.
Ali’nin mücadele tarihi, böylelikle sadece, Filistin devriminin ve Siyahların mücadelesinin gelişmekte olduğu yerlerde, Lübnan’daki Filistinli mülteci kamplarının – ve Siyah Özgürlük Hareketi’nin – arasında değil, ortak mücadele ve karşılıklı dayanışmanın tüm dünyadaki devrimci hareketler arasındaki uzun ve derin tarihini gözler önüne seriyor. Bizler, Ali’yi emperyalizme, siyah karşıtı ırkçılığa, Siyonizme ve sistemin yarattığı parmaklıklardan tutsakları – ve halkları – özgürleştirme mücadelesiyle temsil ettiği rolün derin ve kolektif mirası ile anımsatıyoruz.
Samidoun sitesindeki orijinalinden Devin Asya Açıkelli tarafından çevrilmiştir
bdsturkiye.org