Apartheid Haftası – 2

Apartheid Nedir?

1973 yılında BM Genel Kurulu, insanlığa karşı bir suç olarak Apartheid Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına dair Uluslararası Sözleşme’yi kabul etti. “Apartheid” kelimesi, ayrım/ayrımcılık anlamına gelir. “Apartheid”, BM tarafından “bir ırk grubunun diğer üzerindeki tahakkümünü kurmak ve sürdürmek maksadıyla ve gettolar yaratarak, toprak istimlaklarıyla, hareket, ifade ve toplantı özgürlüğü ve karma evlilikler üzerinde yasaklar, hukuksuz tutuklama ve gözaltı ile onlara sistematik baskı uygulamak maksadıyla kurumsallaşmış ırk ayrımı ve ayrımcılık sistemi” olarak tanımlanır.

İşgal Altındaki Filistin Topraklarında İsrail Apartheid’i

  • Birbirinden farklı olan ve birbirine eşit olmayan iki sistem
  • Filistinliler askeri yasaya tabidir ve sürekli olarak, herhangi bir suçlama olmaksızın tutuklanma ve gözaltı tehdidi ile karşı karşıyadırlar ve belirsiz süreler boyunca hapsedilebilirler. Bir avukat tarafından temsil edilme veya yargılanma hakları yoktur.
  • Filistin köy ve kasabaları, ailelerin evlerinin buldozerlerle yıkılması, 24 saate kadar uzayabilen sokağa çıkma yasakları, askeri baskınlar, şiddet ve aşağılama biçiminde toplu cezalandırmaya maruz kalıyor.
  • Filistin (tarım ve iskan amaçlı) toprak mülkiyeti askeri ve ekonomik istimlaka maruzdur. Amaç, sadece Yahudilerin yaşadığı yerleşimler kurmak, su kaynaklarını ele geçirmek ve Filistinli nüfusu gittikçe küçülen kantonlara hapsetmektir.
  • Filistinlilere ait on binlerce ev yıkıldı ve yıkılmaya devam ediliyor, yüzbinlerce kişi evsiz kaldı. Bir milyondan fazla Filistin zeytin ve meyve ağacı kökünden söküldü.
  • Filistinlilerin, yerleşimleri İsrail’e bağlayan ve sadece yerleşimcilerin kullandığı kapsamlı otoyol ağını kullanmaları yasaktır.
  • İsrail askeri yönetimi, Batı Şeria’daki tüm suyu fiilen kontrol ediyor. Batı Şeria’nın suyunun yüzde 73’ü İsrail’e pompalanıyor. Filistinlilerin kendi sularının sadece yüzde 17’sine erişebiliyor ve onu da İsrail’den satın almak zorundalar.

Apartheid Duvarı

İşgal altındaki Filistin topraklarında İsrail devleti tarafından bir tecrit duvarı inşa ediliyor. İsrail vatandaşlarının güvenliği “bahanesiyle” inşa edilen duvar, işgal edilmiş Filistin topraklarını ilhak ediyor, Filistin topluluklarını hukuk dışı inşa edilmiş İsrail yerleşimlerinden ve Filistin topluluklarını birbirinden ayırıyor. Duvar, Batı Şeria’da toplamda 800 km uzunluğuna ulaşacak. Uluslararası Adalet Divanı, 2004 yılında duvarın inşasının uluslararası hukuka aykırı olduğu hükmünü verdi.

Duvar, Batı Şeria’nın 11 bölgesinin onunda zikzaklar çizerek Batı Şeria’nın içerisinde inşa ediliyor. Duvar yolu üzerinde Batı Şeria’nın yaklaşık yüzde 50’sini ilhak ediyor ve bu bölgedeki yaşamın sürekliliğini tamamen tahrip ediyor.

Duvar, Filistin yaşamının her alanını mahvediyor – halihazırda on kadar topluluk, geçimlerini sağlayan toprak, su ve kaynakların kaybını, yanı sıra kolektif ve bireysel mülklerin yıkımını yaşadı. Duvar yakınlarındaki Filistin köy ve kasabaları, içeriye ve dışarıya hareketin olanaksız değilse de kısıtlandığı izole edilmiş ghettolar haline geldi, bu nedenle iş, sağlık, eğitim, aile ve arkadaş ziyaretleri için seyahat zorlaştı.

Duvar, toplulukları, yaşamlarını sürdürebileceklerine ilşikin herhangi bir umuttan yoksun bırakmak için tasarlandı ve bu nedenle sadece Filistin ulusal özlemlerinin ve kendi kaderinin tayin hakkının reddi değil, aynı zamanda bu toplulukların ürkütücü biçimde yerinden edilmesi ve Siyonist/İsrailli yayılmacı planların hayata geçirilmesin için bir araçtır.

Duvarın inşasının tüm sorumluluğu, İsrail savunma bakanlığı ve İsrail ordusunundadır ancak onlarca İsrailli ve yabancı şirketin aktif katılımı olmaksızın Duvar inşa edilemezdi. Bu şirketler, Duvarın inşasının sebep olduğu vahim uluslararası insani hukuk ihlalinin (savaş suçudur) ve Filistinlilerin haklarının çiğnenmesinin bilerek ve doğrudan suç ortağıdırlar.

Bu şirketlerin en önemlileri şunlardır: Elbit Systems, Magal Security Systems, Israel Aerospace Industries, Controp Precision Technologies, Cement Roadstone Holdings, Cape Gate, Ashtrom Group, Tyco Electronics.

Apartheid haftası nedir?

İsrail Apartheid’i Haftası, dünya genelinde yılda bir düzenlenen yürüyüş, seminer, sanatsal gösteriler, film veya multimedya gösterileri ve İsrail’i boykot eylemleri etkinlikler dizisidir.

BDS Nedir?

BDS, İngilizce Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar kelimelerinin baş harflerinden oluşmaktadır. 9 Temmuz 2005 tarihinde Filistin sivil toplumu tarihi bir çağrı yayınladı. Uluslararası sivil toplum örgütlerini ve yeryüzündeki tüm vicdan sahibi insanları, tüm Arap topraklarını işgalini ve sömürgeleştirmeyi sona erdirene kadar İsrail’e karşı geniş çaplı boykotlar ve yatırımların geri çekilmesi girişimleri uygulamaya çağırdı.

Çağrı, 170’in üzerinde Filistinli örgüt, sendika, hareket ve siyasi parti tarafından yapıldı.

.Boykotlar, Filistinlilerin haklarının ihlal edilmesinden kar sağlayan ürünleri ve şirketleri (İsrailli ve yabancı), yanı sıra İsrailli spor, kültür ve akademi kurumlarını hedef alır. İsrail kültür ve akademi kurumları, Filistinlilerin ezilmesinin sürdürülmesine, savunulmasına ve aklanmasına doğrudan katkıda bulunur çünkü İsrail akademik ve kültürel işbirlikleriyle incelikli bir şekilde uluslararası alanda imajını güçlendirmeye çalışıyor. İsrail’de sahneye çıkmayı reddeden sanatçıların sayısı giderek artıyor.

Yatırımların geri çekilmesi, Filistinlilerin haklarının ihlalinde suç ortaklığı yapan şirketlerin hedef alınması ve üniversite yatırım portföyleri ve emeklilik fonu benzerlerinin bu şirketleri finanse etmek için kullanılmamasını sağlamak anlamına gelir. Bu çabalar, İsrail’in politikalarının gerçekliği hakkında bilinçlendirir ve şirketleri ekonomik nüfuzlarını, Filistinlilerin haklarının sistematik inkarına son vermesi için İsrail’e baskı yapmak üzere kullanmaları için cesaretlendirir.

Yaptırımlar, bir ülkenin eylemlerinin kabul görmediğini göstermenin elzem bir parçasıdır. İsrail’in çeşitli diplomatik ve ekonomik forumlara üyeliği, hem haksız bir saygınlık kisvesi hem de suçlarına maddi destek sağlıyor. İsrail’e karşı yaptırımlar çağrısıyla kampanya yürütenler, toplumu uluslararası hukuk ihlalleri hakkında eğitiyorlar ve diğer ulusların bu ihlallerdeki suç ortaklığına son vermek istiyorlar.