Filistinli esirler: Uluslararası dayanışma için bir mücadele alanı – Charlotte Kates (*)

Samidoun’un uluslararası koordinatörü Charlotte Kates’in kaleme aldığı bu makale ilk önce Arapça olarak El-Adab dergisinin 2 Kasım 2018 tarihli sayısında yayınlandı.  Arapça metin buradan at the Al-Adab website okunabilir. Derginin Filistinli esirlere odaklanan bu sayısı halen esir olanlar ve eski esirlerle ailelerinin tanıklıklarını da içeriyor.

 

Ğassan Kanafani’nin sözü, “Bugün Filistin sadece Filistinlilerin davası değil, her devrimcinin davasıdır, bizim dönemimizde ezilen ve sömürülen kitlelerin davasıdır,” [1] zaman içinde doğruluğu kaybetmedi. ABD emperyalizmi ve Avrupalı ortaklarının, Filistin’in varlığına ve kendi kaderini tayin etmesine ve bunların yanı sıra Arap birliğinin herhangi bir biçimine, hatta gerçekten bağımsız olan bir politikayla karşı, bitmez bir tehdit oluşturduğu günümüzde belki de daha önemli.

Gazze ablukasını kırmak için yürütülen kampanyadan, İsrail şirketleri, devlet kuruluşları ya da akademik ve kültürel kurumlara karşı boykot kampanyaları örmeye, ırkçılık ve baskıya karşı mücadele etmek için sürgün ülkelerinde Filistinli topluluklarla birlikte çalışmaya kadar, uluslararası dayanışma hareketinin ilgilendiği birçok kampanya var, bunların hepsi dikkate değer ve işgal altındaki Filistin’deki Siyonist projenin belli bir yanına meydan okuyor. Filistinli politik esirleri savunmak ve özgürlüklerini kazanmaları için uğraşmak için verilen mücadeleyse Filistin halkıyla, ulusal kurtuluş hareketleri ve devrimleriyle dayanışma inşa etmenin merkezinde yer alıyor.

Siyonist hareket ve devlet bu meselenin merkeziliğinin kesinlikle farkında; İsrail Hapishane Servisi de dâhil olmak üzere “kamu güvenliği” dosyasını taşıyan bakan Gilad Erdan’ın aynı zamanda Stratejik Konular Bakanı konumuyla İsrail devletinin “boykot-karşıtı” inisiyatiflerinden de sorumlu olduğuna işaret etmek gerekiyor [2]. Filistinli esirlere karşı Siyonist kampanyalar –hem uluslararası medyadaki propaganda kampanyaları ve hem de esirlerin şevkini kırmayı hedefleyen baskı ve yoksun bırakma kampanyaları- bu erkek, kadın, çocuk ve yaşlıların Filistin’in kurtuluşu için mücadelede nasıl merkezi bir öneme sahip olduğunu gösteriyor.

Filistinli esirler, hem işgalci hem de işgal altında olan için, dayanışmayı hem inşa edecek ve hem de kriminalize edecek olanlar için, Filistinlilerin işgale ve baskıya, gereken her yöntemle direnme konusundaki amansız iradesini temsil eder. Sosyal medyada Filistin silahlı direnişiyle ilgili paylaşımda bulunma eylemi bile kışkırtma olarak yaftalanıyor; yüzlerce Filistinli sosyal medyada, Filistin direnişini destekleyen açıklamaları yüzünden tutuklanıp hapse atıldı [3]. Ve örgütlü kurtuluş hareketiyle herhangi bir ilişki –yasaklanmış bir örgüte üye olmak şeklindeki en yaygın suçlamadan, doğrudan silahlı mücadele verenlere kadar- İsrail’in demir parmaklıkları arkasında yıllar ve on yıllar süren esaretle karşı karşıya kalabiliyor.

Filistinli esirleri savunmak ve özgürlükleri için kampanya yürütmek Filistin direnişini ve silahlı mücadele yürütme hakkını savunmanın ayrılmaz bir yönü. Filistinli çocuk esirlerle ilgili olarak bile; en yaygın suçlama “taş atmak”: işgalciye doğrudan direnmek [4]. Filistinlilerin hapse atılması Filistin direnişini tecrit etmeye yönelik bir çabadır, o yüzden Filistinli esirleri savunmak tecridi kırmanın ve bunu tersine çevirip İsrail’i tecrit etmenin bir aracıdır.

Tabii Filistin’de sahada esirleri yasal ve politik olarak savunma ve özgürlüklerini kazanma konusunda mükemmel ve önemli çalışmalar yapan birçok örgüt var. Ancak bu çalışmalar Oslo’nun bir bütün olarak Filistin hareketine dayattığı çerçevenin dışında değil. Filistinli esirlerin davalarının politik yönü, git gide artan bir biçimde katıksız insancıl ya da insan haklarına dayanan bir bakış açısıyla yer değiştiriyor. Filistin mücadelesinin başka birçok yönü gibi esirler davası da avukatların ve diğer hukuk uzmanlarının çalıştığı ve yorum yaptığı bir alan olarak profesyonelleşiyor. Filistinli esirler birincil ve esas olarak, kurtuluş için verilen devrimci bir mücadelenin kahramanlarından ziyade kurbanlar olarak ele alınıyor.

Gerçekte, her Filistinli esirin davası yasaldan çok daha fazla politik bir muharebe; yine de bizim stratejilerimiz, politik olarak sistemin tamamının batıl ve gayrimeşru olduğunu bilmemize rağmen, git gide artan bir biçimde yasal savunmaya yöneliyor. Filistinli politik esirlerin özgürlüğünü en mükemmel yasal argümanı sunarak kazanmak mümkün değil çünkü -ister askeri mahkemelerde ister İsrail’in “sivil” mahkemelerinde yargılanıyor olsunlar- varlıklarının ve özellikle örgütlerinin ve direnişlerinin tamamen reddine dayanan bir sistemle karşı karşıyalar.

Bu durum aynı zamanda Filistin esirler hareketinin entelektüel ve politik liderliklerini Filistin ulusal kurtuluş mücadelesine uygulamaya yönelik istisnasız her çabasına şiddetle karşılık veren hapishane sisteminde de yansımasını buluyor. Oslo sürecinde uzlaşmamış ve tasfiye edilmemiş olan Filistin liderliğinin en iyi şekilde parmaklıkların arkasında bulunacağı söylenir. Gizli mesajlar, içeriye kaçak giren cep telefonları ve İsrail’in tecridine kafa tutan başka teknolojilerle aktarılan açıklamaları ve röportajlarına karşılık, Filistinli esirler, baskınlar, şiddet, zorla nakil ve tecride maruz kalıyor. Filistinli politik lider, FHKC Genel Sekreteri Ahmed Saadat’la yapılmış ve el-Mısri el-Yevm’de [5] yayınlanmış olan son röportaj Ramon [6] hapishanesindeki Filistinli esirlere karşı sert baskınlar ve baskının fitilini ateşledi. 48 topraklarından bir mücadeleci olan kıdemli esir Velid Dakka, yeni bir çocuk kitabı yayınladığında tecrit hapsine atıldı; bunun ardından onun eserini [7] temel alan bir oyun sergileyen Hayfa Filistin tiyatrosunun ödeneği kesildi.

Filistin esirler mücadelesinin uluslararası yönü, Birleşmiş Milletler ya da uluslararası hukuk organlarının koridorlarına havale edilebilecek ya da edilmesi gereken bir şey değil. Siyonist hareketin de bunun açık seçik farkında olduğuna işaret etmek gerekiyor. Amerika Birleşik Devletleri, Fransa ve Avrupa Birliği’nin diğer devletleri gibi emperyalist ülkeler, Filistinlilerin hapsedilmesinin ve direnişleri karşısında yürütülen kampanyalar aracılığıyla verilen cezaların meşrulaştırılmasına ortak olanlarla doludur.

Bugünün “terörizm-karşıtı” yasalarının çeşitli yasal öncülleri var -çoğunlukla Batılı iktidarların sömürgecilik karşıtı hareketleri ve kurtuluş hareketlerini bastırmak için kullandığı yasalar- ama bunlar 1990’ların ortalarında Amerika Birleşik Devletleri tarafından kabul edilen yasalardan çıkıyor. Bu yasalar o dönemde 11 Eylül 2001 saldırılarıyla birlikte dünyanın her yerine ihraç edilmişti. Özgün ABD yasaları açık bir biçimde “Orta Doğu barış sürecini” yani Oslo sürecini desteklemenin ve Oslo’yu [8] reddeden bütün tarafları kriminalize etmenin aracı olarak aklandı. Böylece Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Avrupa Birliği, Birleşik Krallık, Avustralya’nın “terör listeleri”nin Oslo tuzağını reddeden, ulusal kurtuluş mücadelesi veren Filistinli örgütlerin adlarıyla dolu olduğunu görüyoruz; Filistin Halk Kuruluş Cephesi, Hamas, İslami Cihad ve hatta uzlaşmaya direnen Fetih savaşçıları.

Bu “anti-terör” yasaları, bu ülkelerdeki Filistinlilerin cezalandırılmasını haklı göstermek için kullanılıyor; örneğin Kutsal Toprak Beşlisi vakasına bakın, Filistin için para toplayıp yardımseverlik faaliyetleri yürüttükleri için ABD hapishanelerinde 65 yıla kadar varan hapis cezaları almış olan beş Filistinliye [9]. Bunların varolan bir stratejik ortaklığın son cilasından ibaret olduğunu yansıtacak şekilde, Georges Ibrahim Abdallah Filistin ve Lübnan kurtuluş mücadelelerini destekleyen eylemlere katıldığı için, Fransa’da, 34 yıldır hapiste. Filistin’in içinde, ABD ve Britanyalı gardiyanlar -aralarında daha önce İrlanda’nın sömürgeleştirilmiş kuzeyinde görev yapmış olanlar var- Saadat ve yoldaşlarının 2002’den 2006’ya kadar tutulduğu Filistin Yönetimi’nin Eriha hapishanesini kuşatmıştı. Bu gardiyanlar, 2016 Mart’ında, İsrail askeri güçlerinin vahşi saldırısına yol vermek üzere koordine bir biçimde kenara çekildi.

Filistinli esirleri, adlarını, hayatlarını ve siyasetlerini savunmak nasıl ki fikirler muharebesinde direnişin savunulmasına bir katkıysa, Avrupa Birliği ve Siyonist devlet de bu muharebenin önemini karşı açıdan fark etti. Bu yüzden şehitlerin ve aktif biçimde direnişe katılarak Filistin’in kurtuluşu için hayatlarını vermiş mücadelecilerin adlarını taşıyan Filistin okullarının ödeneklerinin kesildiğini gördük. (Norveç ve Belçika’nın hedef aldığı) Delal Muğrabi’den Şadia Ebu Ğazale ve Halid Nezzal’ın adını onurlandıran okul ve meydanlara karşı yürütülen kampanyalara kadar, sadece okul ve kurumların adlarıyla ilgili bir muharebe yürütülmüyor, Filistin’in hafızası ve tarihiyle [10] ilgili bir muharebe bu. Filistin direnişinin liderlerini uluslararası toplumsal adaletin liderleri -ki bu şekilde tanınmaları gerekir- olarak savunarak mücadele etmek bizim sorumluluğumuzdur.

Erdan’ın, büyüyen boykot hareketine karşı kampanyasında, Filistin’le uluslararası dayanışmaya karşı son propaganda alertine [11], onlarca uluslararası grup arasında Samidoun Filistinli Esirler Ağı’nı dâhil etmesinin sebebi bu fikirler muharebesidir. Erdan çiziminde Samidoun ve diğer grupları “kırmızı çizgi” ile Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’yle bağlantılandırdı. Bu çizim tesadüfi değildir, bir Siyonist strateji merkezi olan Reut Enstitüsü’nün  “meşruluğu sarsma” ve “direniş” ağları [12] olarak andıkları arasında daha sıkı bir bağın Siyonist projede uyandırdığı endişeyi yansıtmaktadır.

Erdan ve İsrail devleti dayanışma örgütleri arasında, direniş örgütleriyle şaibeli bağlantıları olduğu iddiasına dayalı kampanyalar ve aleni tahrikler aracılığıyla korku ve yılgınlık yaymayı hedefliyor. Bu saldırıların amacı bu türden örgütleri böyle iddiaları ve bunların, bu örgütleri kriminalize edebilecek sonuçlarını engelleme çabasıyla söylemlerini ve politikalarını değiştirmeye zorlamak. Bu Filistin’le dayanışmaya karşı basit bir propaganda değildir; bu proje Filistin direnişinin ve onun küresel mücadeleyle bağlantısının meşruiyetini ortadan kaldırmayı ve böylece esirler meselesini politik bağlamından koparmayı hedeflemektedir.

Filistinli esirlerin özgürlük için mücadelesinde -ki Filistin halkının kurtuluş mücadelesinin ayrılmaz bir yönüdür- Siyonizme, emperyalizme, kapitalizme ve müttefikleri olan gerici rejimlere gerçekten meydan okuyacak -Erdan ve temsil ettiği güçlerin en fazla korkacağı- türden derin ittifaklar inşa etme potansiyeli taşıyan bağlantının tohumunu bulabiliriz.

Filistinli esirlerin kurtuluşu küresel kurtuluş mücadelelerinden de Filipinler’de, Türkiye’de, Mısır’da, Amerika Bileşik Devletleri’nde ve başka yerlerdeki politik esirlere özgürlük mücadelesinden de kopartılamaz. Onların özgürlüğü için mücadelenin inşası, baskı, ırkçılık, sömürü ve faşizme karşı mücadelenin ön saflarındaki, adalet ve kurtuluş için mücadele eden devrimci hareketlerin ortak çıkarını yansıtır.

(*) Charlotte Kates, Samidoun Filistinli Esirlerle Dayanışma Ağı’nın Uluslararası Koordinatörüdür.

[1] “Tribute to Ghassan Kanafani,” in “Ghassan Kanafani,” Tricontinental Society, London, 1980. http://newjerseysolidarity.net/resources/kanafani/kanafani6.html  

[2] “Gilad Erdan,” https://www.gov.il/en/Departments/People/minister_of_public_security

[3] “When it comes to Facebook ‘incitement,’ only Palestinians are arrested, not Jewish Israelis,” Danielle Alma Ravitzki, Mondoweiss, May 22, 2018, https://mondoweiss.net/2018/05/facebook-incitement-palestinians/

[4] Defence for Children International – Palestine, “Number of Palestinian Children (12-17) in Israeli Military Detention,” July 2018, https://www.dci-palestine.org/children_in_israeli_detention

[5] Hussein Al-Badri with Ahmad Sa’dat, Al-Masry al-Youm, October 20, 2018, https://www.almasryalyoum.com/news/details/1334883

[6] Handala Center for Prisoners and Ex-Prisoners, “Repressive forces storm Ramon prison,” October 23, 2018, http://handala.ps/ar/post/2292/

[7] Ahmed Melham, “Jailed Palestinian writer pens story for children of prisoners,” October 13, 2018, http://www.al-monitor.com/pulse/originals/2018/09/palestines-prison-literature.html#ixzz5VDLbkK1U

[8] Executive Order 12947, “Prohibiting Transactions With Terrorists Who Threaten To Disrupt the Middle East Peace Process,” https://www.treasury.gov/resource-center/sanctions/Documents/12947.pdf

[9] Charles Glass, “The Unjust Prosecution of the Holy Land Five,” August 5, 2018, The Intercept https://theintercept.com/2018/08/05/holy-land-foundation-trial-palestine-israel/

[10] Norwegian government, “Unacceptable glorification of terrorist attacks,” https://www.regjeringen.no/en/aktuelt/unacceptable-glorification-of-terrorist-attacks/id2554704/; Times of Israel, “Belgium halts PA education funding because West Bank school named for terrorist,’ https://www.timesofisrael.com/belgium-halts-pa-education-funding-after-school-named-for-terrorist/

[11] Samidoun, “Gilad Erdan wants to shut us down while attacking prisoners,” June 20, 2018; https://samidoun.net/2018/06/gilad-erdan-wants-to-shut-us-down-while-attacking-prisoners-well-keep-fighting-for-palestinian-freedom/

[12] Reut Institute, “ The Delegitimization Challenge: Creating a Political Firewall,“ 2010; http://reut-institute.org/Publication.aspx?PublicationId=3769