Siyonizmin Filistinli kadınlara yönelik saldırıları tırmanıyor

 

İşgalci İsrail hapishanelerinde, Filistinli kadın esirlerin varlığı ve iradesi, çeşitli saldırılarla özel olarak hedef alınıyor

filistinli-kadin-tutsaklarİsrail’de Filistinli kadın esirler genellikle Hasharon ya da Damon hapishanelerinde tutuluyor.

Son 45 yılda en az 10 bin kadını İsrail’in bu ceza infaz yerleşkeleri, 1967’de işgal ettiği toprakların da dışında olduğundan 4. Cenevre Konvansiyonu’nun 76. maddesi olanBir işgal gücü, işgal ettiği topraklarda yaşayan toplulukları işgal edilen sınırlar içerisinde alıkoymak zorundadır” hükmünü de çiğniyor.

Kadınların direnişi yükseltmesiyle İsrail’in kadınlara yönelik saldırıları da artıyor.

2015 yılında “Kudüs İntifadası” olarak adlandırılan kitlesel özerk  eylemliliklerin de etkisiyle, tutuklanan Filistinli kadınların sayısı 2013 yılına göre yüzde 70 oranında artış gösterdi, bu süreçte tutsak edilen kadınlar arasında, Filistin Yasama Konseyi üyesi ve FHKC temsilcilerinden devrimci-avukat Halide Carrar da yer alıyor.

Samidoun Filistinli Esirlerle Dayanışma Ağı, “kantin ödeneği sağlamak vesilesiyle illegal örgütlere destek sağlamak” suçundan (!) üç buçuk yıllık esarete mahkum edildikten sonra ardından Ekim ayında özgürlüğüne kavuşan Dünya Vakıd’ın açıklamalarına yer verdi.

Tahliyesinin ardından Asra Medya’ya konuşan Waked, hapishanelerdeki aşırı kalabalık nedeniyle hareket etmekte dahi güçlük çekilebildiğini ve bu durumun kadın esirler üzerinde fiziksel ve psikolojik etkiler yarattığını aktardı. Filistinli kadın esirler arasında, 18 yaşın altında 12 çocuk da bulunmakta ve Waked’in anlatımlarına göre, kimi zamanlar kadın esirlerden ayrılıp hapishane yönetiminin özel baskılarına maruz bırakılan kız çocuklar tam bir şok halinde. “Duvarların ardından ağlayışlarını duyabiliyorduk,” diyor Waked.

Yazıda, “Bosta” adı verilen ve esirlerin taşınma sürecinde içinde tutuldukları metal karavanla uygulanan işkenceyi, “Sıcakta ya da soğukta, gece saat birde başlayıp ertesi akşam saat ona kadar sürebilen yolculuklar” olarak tanımlayan Waked, ayrıca Filistinli hem politik hem adli tutuklular ile İsrail vatandaşı mahkumların Bosta içerisinde birlikte taşınması nedeniyle kavgaların yaşandığını ekliyor.

İşgal askerlerince esir alınmadan evvel yaralanan ve tedavisi hala sürmekte olan 12 kadından biri olan İsra Cabes’in durumuna vurgu yapan Waked: “İçeride sorulan soru şu: Filistinliler sokağa çıkmak için Yaser Siyab Hamduna gibi cenazemizi omuzlarına almayı veya posterlerimizi ellerinde taşımayı mı bekliyor? Esirler, hayattayken ve özgürlüğün kokusunu alabilirken dışarı çıkmak istiyor. Özelde hasta ve genelde tüm esirlere yönelik ihmalkâr tıbbi muamele politikası ortada. Doktor, ilaç, bakım genel olarak çok zorken hastanelerde yer ayarlayabilmek, hastalık sürmekte bile olsa 4 ila 5 ay alabiliyor.”

Bilindiği gibi, Yaser Siyab Hamduna, esir alındığı 19 Haziran 2003 tarihinden beri ömür boyu hapis cezası alma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu sırada, 25 Eylül 2016’da, sağlık durumunun kötüleşmesine rağmen yeterli tıbbi müdahalenin uygulanmaması sonucu yaşamını yitiren bir Filistinli. 1967 yılından beri 208 Filistinli bu şekilde katledilirken sekizi ise tahliyesinin hemen ardından yaşamını yitirdi.

Kadın esirlerin, tıbbi sorumsuzluk ve ihmal nedeniyle kötüleşen sağlık durumlarına karşın, jinekolojik bakım talebinde ısrarcı oldukları ve kitap giriş yasağının kaldırılmasını istedikleri belirtiliyor.

Tecridin, esirlere yönelik temel bir politika olduğunu ve üç buçuk yıllık esaretinde sadece iki mektup göndermesine izin verildiğini söyleyen Waked, ayrıca görüş haklarının birçok kere reddedildiğini, görüş durumunda da ailelerin mutlaka kendilerini “ esirlerden daha çok esir” gibi hissetmelerinin sağlandığını ekliyor.

Politik tutuklu olarak İsrail hapishanelerinde bulunan 59 kadın arasında:

-7 Ekim’de; iki yıl öncesine ait açıklanmayan güvenlik gerekçeleri nedeniyle 12 saat sorgulanıp tutuklanan 20 yaşındaki Şifa Avad Mahmud Ebu Freyce,

-19 Eylül’de şafak baskını ile tutuklanan, yedi çocuğundan üçü de kendisi gibi tutuklanan ve 2008 yılında işgal güçlerinin suikastına uğramış Ahmed el-Balbul’un eşi 51 yaşındaki Adile İbrahim el-Tamari,

-Saldırı planladığı iddiasıyla işgal güçlerince vurulup sağ elini sakatlamış olan ve ailesiyle hiçbir şekilde temas kuramayan, 20 aylık hapse ve 3000 Yeni İsrail Şekeli (yaklaşık 2315 TL) para cezasına mahkum edilen çocuk esirlerden 15 yaşındaki İstebrak Nur,

-Kudüs’te bıçak taşıdığı ve eylem yapacağı iddiasıyla 9 Şubat’ta gözaltına alınıp 16 Kasım 2016’da altıncı kez duruşmaya çıkarılacak olan bir diğer çocuk esir 16 yaşındaki Malek Hamad Yusuf Selman,

-11 Ekim 2015’te işgal askerinin açtığı ateşle arabasındaki soba yakıtının patlaması sonucu üç ay hastanede yattıktan sonra, iyileşmeden ve sekiz parmağını yitirmiş halde hapishaneye geri gönderilip duruşması altı defa ertelenen 31 yaşındaki İsra Cabes,

Ve serbest bırakılması için tüm dünyadan yazar, şair ve sanatçılar tarafından dayanışma çağrıları yükseltilirken, şair Tarık al Haydar’ın aktarımıyla

“Diren onlara ey halkım, diren,

Kudüs’te yaralarımı kuşanıp kederimi soludum

Ve ruhumu avcumda taşıdım

Arap Filistin için

‘Barışçıl çözüm’e yenik düşmeyeceğim

Sancağım asla düşmeyecek

Onları topraklarımdan defetmeden ”  diyen şair Derin Tatur gibi nice kadın bulunuyor.

[Çeviri: Devin Asya Açıkelli]

bdsturkiye.org