“Filistinli Esirlerin Mücadelesi Uluslararası Dayanışma ve Boykot” konferansı gerçekleşti

BDS Türkiye, Filistinli esirlerin sesini duyurmak, uluslararası dayanışma ve etkili bir boykot kampanyasını tartışmak amacıyla “Filistinli esirlerin mücadelesi, uluslararası dayanışma ve boykot” konulu bir konferans düzenledi. Konferansın sonunda BDS Türkiye İşgal devletinde cezaevlerini, kontrol noktalarını ve yerleşimleri koruyan güvenlik şirketi G4S’i boykot kampanyasına başlayacağını açıkladı

BDS-Turkiye-esirler-konferansi

Filistin için İsrail’e Boykot Girişimi (BDS Türkiye), Siyonist hapishanelerde bulunan binlerce Filistinli esirin sesini duyurmak, esirlerle uluslararası dayanışmanın araç ve biçimlerini tartışmak ve etkili bir boykot kampanyasına duyulan ihtiyacın altını çizmek ve Türkiye için bir hat çizmek üzere 29 Kasım pazar günü, İstanbul Tabip Odası binasında uluslararası bir konferans gerçekleştirdi.

Selim-Sezer

Selim Sezer

BDS Türkiye adına konferansın açılış konuşmasını yapan Selim Sezer, konferansın 1977 yılından beri “Filistin Halkıyla Dayanışma Günü” kabul edilen 29 Kasım gününde gerçekleştiğini vurgulayarak, Filistin halkına yönelik saldırıların arttığı ve bu saldırıların bir ayağını kitlesel tutuklamaların teşkil ettiği bir dönemden geçildiğinin altını çizdi.

 

Zeyna-Hamad

Zeyna Hamad

Sezer’in ardından Filistin diasporasından Zeyna Hamad da söz alarak, halkların özgürlük mücadelelerine vurgu yaptı ve “Türkiye’de ve Filistin’de direnenler olarak yolumuzu Nazım Hikmet ve Mahmud Derviş’in şiirleriyle buluyoruz,” dedi.

“Esirlerin günlük hayatı bile birer mücadele”

Moderatörlüğünü Kutlu Dane’nin yaptığı “Filistinli Esirlerin Mücadelesi” başlıklı birinci oturumda ilk konuşmayı 2001 yılında işgal güçlerince tutuklanıp müebbet hapis cezasına çarptırılan, 2007’de hücre cezasını protesto etmek için açlık grevine katılan, 2011’de ise Hamas ve İsrail arasındaki esir takasıyla özgürlüğüne kavuştuktan sonra Filistin toprağından sürgün edilen Amne Muna yaptı. “Sizlere oradaki esirlerin günlük hayatından bahsedeceğim. Çünkü orada esirlerin günlük hayatı bile birer mücadele,” sözleriyle konuşmasına başlayan Muna esir olarak bir anda her şeyden mahrum bırakıldıklarını ve tutuklama anından itibaren kendileri için bir mücadelenin başladığını dile getirdi.

Amne-Muna

Amne Muna

Muna yaptığı konuşmada işgal hapishanelerinde yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:

“Onlar için her esir bir deney. Ben 11 yıl kaldım, bazı yoldaşlarımız 30 yıl kaldı. Özellikle sorgu döneminde işkence yapılıyor. Bir hafta, yeraltında bir sandalye üstünde uykusuz, yemeksiz kalıyorsunuz. O sırada aile evinin yıkıldığı bilgisi geliyor. Bu toplu cezalandırma dünyanın her yerinde yasak. Bütün aile tutuklanıp cezalandırılıyor. Şu an 500 çocuk esir. Hapisteyken en büyük hayaliniz ailenizi tekrar görmek oluyor.”

Konuşmasının devamında bugün 45 kadar kadın esirin işgal hapishanelerinde bulunduğunu ifade eden Muna kadınların Filistin özgürlük mücadelesinin en önemli ortakların olduğuna dikkat çekerek işgal hapishanelerinde kadınlara erkeklerden daha fazla baskı uygulandığını anlattı. Muna, müebbet hapis cezası almasına rağmen ranzasının kenarına “Yarın özgürlük günü olacak” yazdığını ve esaret yılları boyunca kendisine direnme gücü verenin bu olduğunu anlattı.

“Öğrenci, hareketi Filistin mücadelesinin bir parçası”

Lina-Hattab

Lina Hattab

Oturumun ikinci konuşmacısı Birzeit Üniversitesi öğrencisi ve Filistin öğrenci hareketinin önemli isimlerinden Lina Hattab’dı. 13 Aralık 2014’te FHKC’nin esirlerle dayanışma gösterisinde esir düşen ve İsrail askeri yargısı tarafından “taş atma” ve “yasa dışı eyleme katılma” suçlamalarıyla 6 ay esir tutulan Lina Hattab konuşmasına, “Öğrenci hareketleri Filistin mücadelesinin bir parçası” sözleriyle başladı. Filistinli gençlerin üniversite içindeki haklarını korumak için mücadele ettiklerinden bahseden Lina tutukluluk sürecinde yaşadıklarını ve  ve hapishanelerdeki koşulları anlattı:

“Filistinli tutsakların koşullarını protesto ettiğimiz eylemde tutuklandım. Yeraltında, karanlık, soğuk ve kötü kokulu bir zindanda tek başınızasınız. Uluslararası kuruluşların Filistinli hasta tutsaklarla ilgili çalışmaları arttırması gerekiyor. Özellikle mahkemelerden önce yemeksiz bırakıyorlar. Esirler tecrit dışında komünal şekilde yaşıyorlar. Verdiğimiz mücadele sonucunda 2009’dan beri sınavlarına giremeyen liseli tutsaklar, 2014’te eğitim haklarını tekrar aldılar.”

Konuşmasında emperyalist devletlerin mirası olan “idari tutukluluk” politikasının Siyonist hapishanelerde yaygın bir şekilde uygulandığını vurgulayan Hattab, Filistinli esirlerin önemli sağlık sorunlarıyla da karşı karşıya olduğunun altını çizdi.

“İşgal devam ettiği sürece Filistin halkının mücadelesi sürecek”

Mahmud-Hasan

Mahmud Hasan

Mehmet Özgün Özkul’un moderatörlüğünü yaptığı “Uluslararası dayanışma ve boykot” başlıklı ikinci oturumun ilk konuşmasını, Ad-Dameer Esirleri Destekleme ve İnsan Hakları Kuruluşu temsilcisi ve aynı zamanda Filistin milletvekili ve esir FHKC Genel Sekreteri Ahmed Saadat’ın avukatı olan Mahmud Hasan yaptı. Konuşmasında İsrail’in tutuklama yaşını 12’ye kadar indirdiğini, toplu cezalandırma yöntemleri uygulayarak esirlerin evlerini yıktığını kaydeden Hasan, yalnızca son iki ayda tutuklanan Filistinlilerin sayısının 2 bine ulaştığını belirtti.

Fedva-Barguti

Fedva Barguti

Hasan’ın ardından sözü alan avukat, insan hakları eylemcisi ve aynı zamanda esir liderlerden Mervan Barguti’nin eşi olan Fedva Barguti, Filistin halkının işgal sürdüğü sürece mücadeleye devam edeceğine vurgu yaparak uluslararası dayanışma hareketlerinin Filistin halkının umudunu canlı tuttuğunu söyledi ve şöyle devam etti:

“Filistin halkı uluslararası dayanışma hareketleriyle umudunu canlı tutuyor. Bugüne dek 800 bin Filistinli, İsrail hapishanelerine kapatıldı. Bu rakam Filistin halkının yüzde 25’i demek. Her yerde Filistinli esirlerin sesini duyuracağız. Filistin halkı ne bedel öderse ödesin mücadeleden vazgeçmeyecek. İşgal sürdüğü sürece kimse neden mücadele ediyorsunuz diyemez. İşgal devam ettiği sürece mücadelemiz devam edecek.”

BDS Türkiye G4S’i boykota çağırıyor

Ayse-Duzkan

Ayşe Düzkan

Son konuşmacı olan BDS Türkiye’den Ayşe Düzkan dünyada ve Türkiye’deki cezaevi direnişlerihi ve G4S boykot kampanyasını anlattı. Türkiye’de açlık grevinin özellikle 12 Eylül 1980 darbesinden sonra cezaevlerindeki baskı ve tecrit uygulamalarına karşı başvurulan bir direniş yöntemi olduğundan söz eden Düzkan, cezaevlerindeki insanların en büyük beklentisinin dışarıdan gelecek destek olduğuna dikkat çekti ve bu nedenle Filistinli esirler için dışarıdan tün dünyada ve Türkiye’de yürütülecek olan destek ve işgal devletini boykot kampanyalarının önemli olduğunu vurguladı.

Konuşmasının devamında G4S isimli güvenlik şirketinin Filistin’de kurulan Siyonist hapishanelerde işlediği insan hakları suçularından söz eden ve bu şirketin dünyanın başka yerlerinde de güvenlik gerekçesiyle insanlık suçu işlediğini söyleyen Düzkan, BDS Türkiye’ninönümüzdeki günlerde G4S’e karşı boykot kampanyasınıbaşlatağını ilan ederek herkesi bu mücadeleye destek olmaya çağırdı.

Türkiyeli ve Filistinli dinleyicilerin yoğun bir ilgi gösterdiği konferans, tartışmaların ardından sonuç bildirgesinin okunmasıyla son buldu.

Sonuç bildirgesinin tam metni için tıklayınız.

BDS-Turkiye-esirler-konferansi (3)

 

BDS-Turkiye-esirler-konferansi (10)

 

BDS-Turkiye-esirler-konferansi (4)BDS-Turkiye-esirler-konferansi (19)BDS-Turkiye-esirler-konferansi (21)

BDS-Turkiye-esirler-konferansi (5)BDS-Turkiye-esirler-konferansi (24)

BDS-Turkiye-esirler-konferansi (14)

Etkinlik boyunca simültane çeviri yapıldı

bdsturkiye.org