Temmuz 2005’te, 170’i aşkın Filistinli siyasi parti, sendika, kitle ve taban örgütlenmesinden oluşan geniş bir koalisyon, “Dünyanın her tarafından vicdanı olan insanlara, İsrail’e yönelik olarak, Güney Afrika’ya karşı yürütülenlere benzer geniş boykotlar ve tecrit inisiyatifleri uygulama” çağrısında bulundu. Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar (İngilizcesi Boycott, Divestment and Sanctions, kısaltması BDS) kampanyası olarak ortaya çıkan bu inisiyatif, tüm kıtalara yayılıp dünyanın pek çok ülkesinde örgütlenmeye başlayınca BDS Hareketi adını aldı. İlkelerini, işgal altındaki Filistin topraklarında kurulmuş olan, Filistin Ulusal BDS Komitesi’nin (İngilizcesi BDS National Commitee, kısaltması BNC) oluşturduğu BDS Hareketi, geçtiğimiz her günde askeri, diplomatik, ticari, akademik ve kültürel alanlarda yeni zaferler kazanmaya devam ediyor.
Filistin İçin İsrail’e Boykot Girişimi, 2009 yılında bu çağrının Türkiye’de yankı bulması sonucunda ve BDS Hareketi’nin Türkiye’de de örgütlenmesi amacıyla otuzu aşkın kitle örgütü, siyasal inisiyatif, sendika ve kurumun ortak çağrısıyla kuruluşunu ilan etti. Gayrimeşru İsrail devletinin 2008 yılında gerçekleştirdiği, 22 gün süren, arkasında 1500’ün üzerinde ölü ve 5300’ün üzerinde yaralı bırakan ve Gazze’yi bir enkaza dönüştüren saldırısının yıldönümü olan 27 Aralık tarihinde kuruluşunu ilan eden Girişim, stratejik hedeflerinin temelinde Türkiye’de ilkeli bir Filistin’le dayanışma hareketi ve İsrail’e karşı boykot hareketi yaratmanın bulunduğunu ifade etmişti. Girişim ilk deklarasyon metninde kendini ve hedeflerini şöyle tanımladı:
“Ortadoğu’nun bir parçası olarak bizler Ortadoğu’da emperyalist güçlerin gerçekleştirdiği bütün işgal ve sömürü biçimlerine karşı durmakta tereddüt etmedik. Yanı başımızda direnen Filistin halkı, Ortadoğu’da önemli bir anti-emperyalist cephe oluştururken bizler bu cephenin destekçileri olduk. İsrail’in bölgedeki en önemli müttefiki olan Türkiye’de, İsrail’e ve Siyonizme karşı etkin bir boykot kampanyası örgütlemek bugün Filistin halkı ile tutarlı ve etkili bir anti-emperyalist/anti-siyonist enternasyonal dayanışma için atılacak en anlamlı adım olacaktır.
Filistin halkı onuru ve özgürlüğü için Siyonist barbarlığa karşı topyekûn direniyor. Filistin şahsında tüm dünyanın işçi ve emekçileri, ezilen halkları bu saldırganlığın hedefindedir. Filistin halkının direnişine her alanda destek vermek bütün insanlığın görevidir. Kendimizle hesaplaşmak durumundayız. Bugün, Siyonist Devlet’le ve onun ardındaki emperyalist dünyayla suç ilişkileri ve ortaklığının tümüyle kesilip atılmasını açıktan savunmayan herkes tanık olduğumuz ve olacağımız bütün insanlık suçlarına birinci dereceden ortak olduğunu bilmelidir. Bizler bu suçlara ortak olmayacağımızı ilan ederek Siyonizmle suç ortaklığını hayatımızdan çıkarana kadar İsrail’i boykot edeceğiz!”
BDS, Türkiye için neden gerekli
1948’de kurulan İsrail’i 28 Mart 1949’da tanıyan Türkiye, Siyonist devleti tanıyan Ortadoğulu ve nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ilk ülke oldu. Yıllar içerisinde stratejik bir ittifaka dönüşen bu ilişkilenme, Türkiye Cumhuriyeti’nin çeşitli hükümetleri tarafından çeşitli biçimlerde pekiştirildi. 1958 yılında, Adnan Menderes ile Golda Meir arasında yapılan görüşmeler ile hayat bulan bu ilişki yıllar içinde diplomatik ve ticari ilişkiler şeklinde devam etti. Tansu Çiller ve Erbakan hükümetleri döneminde İsrail-Türkiye ilişkileri askeri düzeye taşınırken Ecevit hükümeti döneminde Türkiye, İsrail Hava Kuvvetleri’nin katılımıyla Konya’da Anadolu Kartalı adlı tatbikatların ilkini düzenledi. AKP iktidarı dönemindeyse 2010’daki II. Özgürlük Filosu katliamı sonrasında askeri ilişkilerin askıya alındığı deklare edilse de, Heron İnsansız Hava Araçları satışları ve NATO kapsamındaki ortak tatbikatlar devam etti. Daha da önemlisi Türkiye ile İsrail arasındaki ekonomik ortaklığı ifade eden ikili ticaret hacmi AKP iktidarı altında 5 milyar doları aşarak beşe katlandı ve Türkiye, gayrimeşru İsrail devletinin beşinci ekonomik ortağı ve dördüncü ihracat alıcısı haline geldi.
İlk yayımladığı deklarasyonda Türkiye’nin, “ egemenleri, dinci ve laik tüm kanatları ve ordu başta olmak üzere tüm kurumlarıyla bu ittifakın savunucusu” olduğunu tespit eden Girişim, BDS’nin Türkiye için önemini şöyle ifade etti: “Türkiye’de, İsrail devletinin cephaneliğine silah taşıma politikalarını hedef alarak yürütülecek bir boykot çalışması, Ortadoğu halklarının beklediği gerçek barışın gerçekleşmesinde önemli bir adım olacaktır.”
BDS Hareketi 10, Girişim 6 yaşında
Girişimin kuruluşunu deklare etmesinden önce yoğun bir çalışma yürüten Girişim gönüllüleri, ilk yıllarında, Türkiye’de ilk Uluslararası BDS Konferansı’nı örgütledi. Girişim bu konferans ve başka çalışmaları aracılığıyla Filistin kurumları ve Uluslararası BDS ve Dayanışma kurumlarıyla kurduğu bağdan aldığı güç ve geliştirdiği perspektifle; akademi çevreleri, kadın örgütleri, gençlik hareketleri, kültür emekçileri arasında ve çeşitli toplumsal alanlarda kendini ve Uluslararası BDS Hareketini tanıtma faaliyetlerine devam etti. Filistin ile dayanışma ve İsrail’i boykot faaliyetlerine yönelik çeşitli eylem, panel, konferans, forum, kültürel etkinlik, anma, basın açıklaması, açık mektup, sergi ve farklı biçimlerde, hatırı sayılır sayıda etkinlik gerçekleştiren Girişim, Filistin gündemini Türkiye’ye metinleri, yazıları ve medya çalışmaları ile taşımaya özel bir çaba sarf etti.
İlk yıllarda, Filistin davası ve BDS bilincinin Türkiye’de üretilmesi ve yayılmasını çalışmalarının merkezine alan Girişim, bu bilincin temel taşlarını oluşturduktan sonraki yıllarda geliştirdiği perspektif ve basınçla gayrimeşru İsrail devleti ile ilişkiyi sürdürmekte ısrar eden Türkiye devletive sermaye sahipleri için rahatsız edici ve sakınılan bir boykot sesine dönüştü. TBMM, siyasi kurumlar, sendika ve çeşitli kurumlara sesini ulaştıran Girişim zaman içerisinde kurumsal bir kimliğe büründü.
27 Aralık 2014’te beşinci yılını kutlayan Girişim 6. yılının programını, Türkiye’nin İstanbul dışındaki kentlerine yayılma ve örgütlenme ve bunun yanında, Filistin’le Dayanışma Hareketi, BDS Hareketi ve Filistin Diasporası olarak üç ayrı çalışmanın üretilmesi için yeni bir kurumsallaşma döneminin ilk adımlarının atılması olarak belirledi. Bu iki amaç doğrultusunda Antakya ve Ankara’da etkinlikler gerçekleştirildi, temaslar kuruldu ve örgütlenme çalışmaları başlatıldı.
Girişim’in çalışmalarıyla; BDS temel metinleri ilk kez Türkçeye kazandırıldı, Türkiye’de ilk kez bir Uluslararası BDS konferansı düzenlendi, Filistinlilere uygulanan vizenin kaldırılması talebi ilk kez dile getirildi.
Filistin ile Bağlar ve İlişkiler
Bugün dünyanın her yerinde Filistin’in gerçek sesi, Filistin’le Uluslararası Dayanışma Hareketi ve BDS Hareketi’dir. Girişim de, bunun bilinciyle, kısa süre içinde Filistin’in çeşitli siyasal kurumları, işçi örgütleri, kadın ve gençlik örgütlenmeleri, hukuk kuruluşları, ekolojik kurumları ve bir dizi Filistinli akademisyen ve kültür emekçisiyle bağlantı kurdu. Bu kurumların Türkiye’deki muadilleriyle ilişki kurma ve ortak proje ve perspektif geliştirme çabaları, Girişim’in Filistin ile dayanışma faaliyetlerinin koordine edilmesinde bir referans olmasını sağladı.
Türkiye’de yaşayan Filistin diasporası mensupları ve Türkiyeli Filistin hak savunucularının ortak bir çalışması olarak varlığını sürdüren Girişim aynı zamanda Filistin diasporası mensuplarının Türkiye’deki seslerini yükselten bir araç da oldu.
Temel Hedeflerimiz ve İlkelerimiz
Türkiye BDS Hareketi (Boykot Girişimi) Filistin sorunun çözülmesine dair perspektifleri farklı olmasına rağmen tüm Filistin siyasal kurumlarının ve Uluslararası BDS Hareketi’nin ortak hedefleri olan:
- Bireşmiş Milletler’in 194 sayılı kararı uyarınca Filistinli mültecilerin yurtlarına geri dönüş hakkının tanınması,
- Batı Şeria, Kudüs ve Gazze’nin işgaline son verilmesi ve utanç duvarının yıkılması,
- Apartheid’ın kalkması ve Filistinlilerin eşitlik temelinde toplumsal haklarının sahip olabilecekleri bir sistemin inşa edilmesi
doğrultusunda çalışma perspektifine sahiptir. Girişim, bu stratejik amaçların gerçekleşmesi için dünya çapında verilen mücadelenin yanında Türkiye’de temel olarak Siyonizme karşı mücadele etmeyi, gayrimeşru İsrail Devleti’ni tecrit etmeyi, yani BDS hareketinin mücadele alanı olan İsrail’i askeri, diplomatik, ekonomik, akademik ve kültürel alanlarda boykot etmeyi tarihsel bir görev olarak görüyor. Aynı zamanda, Türkiye’de ilkeli bir Filistin’le dayanışma hareketini yaratmak ve Türkiye’deki Filistin diasporasının örgütlenmesine destek olmak, Filistin’in özgürleşme mücadelesinde önemli ve tarihsel bir görev olarak algılanmaktadır.
Filistin davası, Filistin hakları, Filistin direniş güçleri, Siyonizm, Siyonist Hareket ve gayrimeşru İsrail devleti gibi temel konulardaki düşüncelerimiz ve perspektifimiz ayrıntılı olarak “Tanımlarımız ve Perspektifimiz” adlı yazımızda bulunmaktadır. Bunların yanı sıra en temel ilkemizi ise şöyle belirtebiliriz:
“Filistin bizim pusulamız, Filistin özgürlüğü temel hedefimiz;Filistin halkının kararlarına saygı gösterilmesi esastır ve bu doğrultuda Filistin ile dayanışma söyleminin bir iç politik malzeme yapılması hedefinden uzak olmak gerektiğini savunuyoruz.”
Somut olarak
Hayat bulmasından on yıl sonra Siyonist hükümetlerin, kendilerinin ana gündemi ve İran’dan sonra baş düşmanı olarak tanımladığı BDS Hareketi, kazandığı somut zaferlerle önemli bir stratejik mücadele biçimine dönüştü. Diplomatik çabaları, eylemleri, alan işgalleri, bilgi ve perspektif birikimleri, hukuk, kültür ve akademi alanlarındaki çalışmaları ve tüm biçimlerdeki kolektif emeğin sonucunda İsrail ekonomisine verdiği zarar, birçok uluslararası firmanın İsrail’den yatırımlarını çekmesi ve birçok ülkenin boykot ve ilişkileri kesme kararlarıyla somut bir mücadele biçimi olarak kendini gösterdi.
BDS Hareketi’nin açtığı yoldan ilerliyoruz çünkü boykot, yatırımların geri çekilmesi ve yaptırımlar, dünyanın her yerinde Siyonizmin tüm varlık biçimleriyle hesaplaşmak, Filistin’de apartheid ve işgalin kalkması ve Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını elde etmesinde, önemli bir mücadele biçimi oldu. Bu mücadele biçiminin Türkiye’de de hayata geçirilmesi için diplomatik, akademik ve kültürel alanlarda büyük emek sarf etmek gerektiğini görüyoruz. Türkiye’nin İsrail’e ekonomik, askeri ve diplomatik ambargo uygulamasının en nihai somut hedefimiz olmasının yanında Türkiye üniversiteleri ile İşgal üniversiteleri arasındaki anlaşmalar, İsrail’i kapsayan kültürel etkinlik turneleri ve Uluslararası BDS Hareketi’nin belirlediği G4S, Astom, HP, Caterpillar, Volvo ve Hyundai gibi firmaların boykot edilmesi çağrısının ve çalışmalarının kampanyalaştırılması ve sonuç alması da hedefimizdir.
Son olarak, ilk deklarasyonumuzda da belirttiğimiz gibi:
“Gazze ablukasının kaldırılması
İsrail ırkçılığının durdurulması
Filistinli mültecilerin yurtlarına geri dönmesi
Batı Şeria ve Gazze’nin işgaline son verilmesi
İsrail vatandaşı Filistinlilere uygulanan Apartheid rejimine son verilmesi
Filistin halkının kendi kaderini tayini amacı ile
İsrail ile tüm askeri, ticari, diplomatik, akademik, kültürel ilişkilere son verilmesi için”
Gelin hep beraber bu mücadeleyi büyütelim!
BDS Türkiye (Filistin İçin İsrail’e Boykot Girişimi)
bdsturkiye.org