İsrail’in uzun süredir devam eden Filistinli mülteci sorununu tamamen ortadan kaldırma hedefi, yalnızca UNRWA’nın yardım faaliyetlerini değil, aynı zamanda Filistinlilere herhangi bir şekilde yardım eden ve destek veren diğer kuruluşları da hedef almaya götürmüştür.
Aralarında ABD, İngiltere ve Almanya’nın da bulunduğu en az 10 Batılı hükümet, geçen hafta Birleşmiş Milletler (BM) Yakındoğu’daki Filistinli Mülteciler için Yardım ve Bayındırlık Ajansı’na (UNRWA) yaptıkları bağışları, İsrail tarafından kuruluşun on iki personelinin İsrail 7 Ekim’deki Hamas saldırısına karışmakla suçlanmasının ardından askıya aldı. Teşkilat, 5.6 milyon kayıtlı Filistinli mülteci için bir cankurtaran halatı olduğundan fonların kesilmesi kararı, özellikle de Gazze’deki 2,2 milyon Filistinlinin insani bir felaketin ortasında olması nedeniyle bir şok oldu.İsrail’in müttefiklerinin şok edici adımına yanıt veren UNRWA Genel Komiseri Philippe Lazzarini [27 Ocak] Cumartesi günü şunları söyledi: “Özellikle savaşın, bölgedeki yerinden edilmelerin ve siyasi krizlerin yaşandığı bir zamanda, bazı kişilere yöneltilen suç teşkil eden eylem isnatları nedeniyle bir teşkilata ve onun hizmet ettiği bütün bir topluluğa yaptırım uygulamak, son derece sorumsuzca bir davranış olacaktır.”
UNRWA, finansmanın askıya alınmasının, Gazze’deki zor koşullar altında sağladığı “hayat kurtarıcı” insani yardımı tehdit ettiğini söyledi. Ajans Lübnan, Ürdün, Suriye ve işgal altındaki Batı Şeria’daki faaliyetleri dışında, bu alandaki tamamına yakını Filistinli olmak üzere yaklaşık 13 bin çalışanıyla Gazze’deki en büyük BM organıdır. Toplamda ise yaklaşık 30 bin kişiyi istihdam etmektedir.
Aşağıda, UNRWA hakkında bilmeniz gerekenler ve kuruluşundan bu yana İsrail’in hedefi olmasının nedeni sunulmaktadır.
Tarihsel arka plan
UNRWA 1949 yılında BM Genel Kurulu tarafından, İsrail’in Filistin topraklarında uyguladığı etnik temizlik sırasında yerlerinden edilen kayıtlı Filistinli mültecilere yardım etmek ve onları korumak amacıyla kuruldu. Yerli nüfusun yarısından fazlasını oluşturan 750 binden fazla Filistinli, Nekbe sırasında kaçmak zorunda kalmıştı.
Filistinli mülteciler için adil ve kalıcı bir çözüm sağlanana kadar geçici bir kurum olarak oluşturulan UNRWA’nın görev süresi, kuruluşundan bir yıl sonra sona erecekti. Neredeyse 76 yıl sonra ve İsrail’in Filistinli mültecilerin meşru hakları olan evlerine ve topraklarına dönme haklarını kullanmalarına izin vermemesiyle birlikte, kurum eğitim, sağlık ve insani yardım alanlarında temel hizmetleri sağlamaya devam ediyor ve neredeyse tamamen BM üyesi devletlerin gönüllü bağışlarına bağlı.
Filistinli mültecilerin operasyonel tanımı, Haziran 1946 ile Mayıs 1948 arasında normal ikamet yeri Filistin olan ve Nekbe sırasında hem evlerini hem de geçim kaynaklarını kaybeden kişiler ile onların soyundan gelenlerdir.
İsrail, Filistinli mülteci sorununu ortadan kaldırmak istiyor
Kuruluşun faaliyetleri, İsrail’in ilk başbakanı David Ben-Gurion’a atfedilen Filistinli mültecilerle ilgili şu meşhur Siyonist sloganın tam tersi yönde işlemektedir: “Yaşlılar ölecek, gençler unutacak.”
Ben-Gurion’a göre mülteci meselesi doğal yollardan ortadan kalkacaktı. Ancak bu olmadı. Filistinliler yalnızca evlerine dair güçlü anıları korumakla kalmıyor, aynı zamanda atalarının vatanlarıyla da zamanla güçlenen derin bir bağa sahipler. Evet, yaşlılar ölüyor ama gençler kim olduklarını ve nereden geldiklerini biliyor. İsrail’e göre UNRWA’nın devam eden varlığı bu bağlantıyı sürdürüyor.
BM kurumu yalnızca milyonlarca Filistinli mülteciye temel insani yardım sağlamakla kalmamıştır; aynı zamanda bölgedeki Filistinliler arasında birlik duygusunu güçlendiren, ulusal sınırlar arasında köprü kuran ve İsrail’in onların topraklarını parçalaması nedeniyle ortaya çıkan zorlukların üstesinden gelen bir varlık olarak da benzersizdir.
İşgal devleti, Filistin’deki varlığının mülteci meselesini yarattığını kabul etmek yerine, UNRWA’yı mültecileri, içerisinde onlarca mülteci kampında yaşadıkları komşu ülkelere entegre edememekle suçluyor. Bu tür kamplar işgal altındaki Filistin topraklarına -hem Gazze’ye hem de işgal altındaki Batı Şeria’ya- yayılmış durumda. Nitekim Gazze Şeridi’ndeki Filistinlilerin çoğu, atalarının evleri şimdiki İsrail topraklarında bulunan mültecilerdir.
İsrail’in uzun süredir devam eden Filistinli mülteci sorununu tamamen ortadan kaldırma hedefi, yalnızca UNRWA’nın yardım faaliyetlerini değil, aynı zamanda Filistinlilere herhangi bir şekilde yardım eden ve destek veren diğer kuruluşları da hedef almaya götürmüştür.
Nekbe’nin ardından BM iki eş organ oluşturmuştu: İnsani yardım sağlamak için UNRWA ve az bilinen BM Filistin Uzlaştırma Komisyonu (UNCCP).
UNRWA kısa vadeli bir yardım mekanizması olarak görevlendirilmişken, komisyon, Filistinli mültecilerin zorunlu sürgünleri sona erene kadar temel haklarını korumak için resmi uluslararası koruma sağlama gibi belirsiz ama hayati bir rolü üstlendi. Bugün, 75 yıl sonra geriye yalnızca UNRWA kaldı ve milyonlarca Filistinliyi savunmasız halde, “koruma açığı” olarak adlandırılan duruma maruz bıraktı.
İsrail’in Filistinli mültecilerin, geri dönüş hakları da dahil olmak üzere, uluslararası hukuk kapsamındaki haklarını kullanmalarına izin vermeyi reddetmesi, UNCCP’nin görev tanımının amaçlarını yerine getirmesini engelledi. Bu nedenle UNRWA, varlığı bile dünyaya İsrail’in tarihi suçunu ve Filistinli mültecilerin içinde bulunduğu kötü duruma ilişkin uluslararası toplumun yükümlülüklerini sürekli hatırlatan tek BM kuruluşu olmaya devam ediyor.
İsrail’in UNRWA’yı hedef alması
İşgal devleti, UNRWA’nın 1950’lerden bu yana mülteci sorununu çözmek yerine kalıcılaştırdığını iddia ederek kuruluşun feshedilmesi için lobi faaliyeti yürütüyor. İsrailli yetkililer yıllar içinde UNRWA’yı defalarca terörizmi desteklemekle suçladı ve tesislerinin Filistinli direniş grupları tarafından silah depolamak veya saldırı düzenlemek için kullanıldığını iddia etti. UNRWA bu siyasi amaçlı iddiaları reddediyor.
1982’de dönemin İsrail Savunma Bakanı Ariel Şaron, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) UNRWA yönetimindeki mülteci kamplarını ele geçirmesini, kampların yok edilmesini meşrulaştırmak için kullanılacak bir entrika hazırladı. Beyrut’taki menfur Sabra ve Şatilla katliamları, İsrail’in müttefiklerinin iki mülteci kampına girip 3 bin 500 civarında Filistinli sivili öldürmesiyle gerçekleşti. Bu, UNRWA’nın en karanlık anlarından biriydi.
2008-2009’da Gazze’deki Filistinlilere karşı düzenlenen ve Dökme Kurşun Operasyonu olarak bilinen askeri saldırı sırasında, UNRWA okulları ve depoları sözde “İsrail Savunma Kuvvetleri” tarafından bombalandı ve bu durum ciddi uluslararası kaygılara yol açtı. Kuşatma altındaki bölgeye 2014 yılında düzenlenen saldırı sırasında UNRWA tesisleri yeniden hedef alındı. Çok sayıda UNRWA okulu ve sığınağının vurulması, can kayıplarına ve Filistinli sivillerin yerlerinden edilmesine yol açtı. Bu olaylar uluslararası düzeyde kınamaya ve hesap verme çağrılarına yol açtı. Uluslararası hukuka aykırı olarak UNRWA okullarına karşı birçok kez beyaz fosfor bombaları kullanıldı.
2018’de, Gazze’deki Büyük Geri Dönüş Yürüyüşü protestoları sırasında, UNRWA okulları ve sağlık tesisleri bir kez daha İsrail’in hedefi haline geldi ve aynı durum apartheid devletinin Mayıs 2021’de Gazze’ye yönelik 11 günlük bombardımanında da tekrarlandı.
İsrail, UNRWA’nın kapatılmasını istiyor
UNRWA’ya sağlanan finansmanın askıya alınmasından sayılı günler önce, eski İsrailli yetkili Noga Arbell, parlamentodaki bir tartışma sırasında “UNRWA’nın yok edilmesi” çağrısında bulundu. Arbell, “UNRWA’yı yok etmezsek savaşı kazanmamız imkansız olacak ve bu yıkım derhal başlamalı” dedi.
İsrail’in UNRWA çalışanları -hatırlatmak gerekirse, toplam 30 bin çalışandan sadece 12’si- hakkındaki iddiaları, BM’nin en yüksek mahkemesi olan Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD), Güney Afrika’nın İsrail’i Gazze’de soykırım teşkil eden eylemlerde bulunduğuna ilişkin suçlamalarını “makul” bulması ile aynı gün gündeme geldi. UAD’nin kararı İsrail’e sivil ölümlerini önleme, soykırıma teşvikleri durdurma ve cezalandırma ve kuşatma altındaki bölgede acil ihtiyaç duyulan insani yardım tedariğinin sağlanması için acil adımlar atma emri verdi.
Ajanstaki 30 yıllık kariyeri boyunca diğer görevlerin yanı sıra genel danışman ve baş etik görevlisi olarak da çalışan eski bir UNRWA yöneticisi olan Lex Takkenberg, finansmanın askıya alınmasının zamanlaması hakkında yorum yaptı. “UAD’nin kararının zamanlaması, içeriği ve UNRWA raporlarına dayanması göz önüne alındığında, [İsrail’in UNRWA’ya yönelik – ç.n.] iddiaları yalnızca kararı zayıflatmaya ve dikkatleri başka yöne çekmeye yönelik kasıtlı bir girişim olarak görebiliyorum.”
Takkenberg, “Uygunsuz davranan 12 kişi varsa cezalandırılmalı. Ve zaten cezalandırıldılar… ve örgüt yapması gerekeni yapmaya devam etmeli, inanılmaz derecede iyi yapmakta olduğu şeyi, insani zorunlulukların gerektirdiklerini yapmalı” dedi.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, UNRWA’ya fon sağlamayı durdurma kararını, yalnızca Gazze’dekilere değil, tüm operasyonel alanlardaki bütün Filistinli mültecilere yönelik bir “toplu ceza” olarak nitelendirdi. Lavrov, toplu cezalandırmanın “uluslararası insancıl hukuk tarafından yasaklandığına” dikkat çekti. Ancak uluslararası hukuku çiğnemek İsrail ve müttefiklerini ilgilendirmiyor gibi görünüyor.
[Middle East Monitor’de 1 Şubat 2024 tarihinde yayımlanan İngilizce orijinalinden Göksel Kılıç tarafından bdsturkiye.org için çevrilmiştir]