İsrail’i boykot hareketi 2019’da nasıl büyüdü? – Nora Barrows-Friedman

İşte 2019’un eylemleri ve zaferleri. Kuşkusuz 2020’de daha büyükleri gelecek

Geride bıraktığımız 2019 yılı, Filistinlilerin haklarına riayet etmesi için İsrail üzerinde baskı kurmayı amaçlayan barışçıl bir kampanya olan Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar (BDS) kampanyasının kararlı bir şekilde büyümesine sahne oldu.

BDS hareketi kendisine yönelik iftiralara, hedef göstermelere ve kendisini suçlulaştırma yönündeki açık girişimlere rağmen 2019’da önemli kazanımlar elde etti.

ABD’den Kanada’ya ve Avrupa’ya kadar pek çok yerde hükümetler, İsrail’in yıllardan beri BDS kampanyasını susturmak ve Filistin hakları aktivizmini anti-semitizmle iç içe geçirmek için yürüttüğü çabalara teslim oldu.

2019 yılında yayımlanan araştırma raporları, İsrail Stratejik İşler Bakanlığı’nın fonlayıp yönettiği İsrailli ajanların şebekesini ve yüksek teknolojili gözetleme sistemlerini ifşa ederek İsrail’in BDS karşıtı çabalarını açığa çıkardı.

Kendisini BDS’ye karşı girişilen küresel “savaş”a adamış olan bu bakanlık, “devletle olan bağını teşhir etmek istemeyen” paravan grupları kullanarak bu savaştaki dahlini gizlemeye çalışıyor.

Şubat ayında The New Yorker’da yayınlanan ifşaat makaleleri, artık devre dışı kalmış olan İsrail özel istihbarat şirketi Psy-Group’un, BDS hareketine katılan Amerikalı öğrencileri ve aktivistleri takip etmek için para aldığını ortaya çıkardı.

İsrail medyası haziran ayında, Electronic Intifada’nın yıllardır söylediği şeyleri bir anlamda teyit ederek, İsrail’in şiddete başvuran istihbarat teşkilatı Mossad’ın BDS hareketine karşı verilen savaşa da dahil olduğunu yazdı.

Ama Filistinli ve uluslararası insan hakları savunucularının mücadelesi hiç tereddütsüz yoluna devam ediyor.

2019 yılı İsrail lobisinin ABD politikaları üzerindeki etkisiyle ilgili gerçekleri söyleyen Amerikalı Kongre üyesi Ilhan Omar’a yönelik acımasız saldırılarla başladı.

Omar yalnızca sağcı Cumhuriyetçilerden değil, aynı zamanda ABD-İsrail ilişkisini eleştirdiği için hâlâ kendisini gerçek dışı bir şekilde anti-Semitist olmakla itham eden, kendisinin de üyesi olduğu Demokrat Parti üyelerinden de baskı gördü.

Karalamalara rağmen, Omar temmuz ayında boykot hakkını savunan ve BDS hareketine verdiği desteği açıkça gösteren bir önerge sundu.

Omar’ın, İsrail’e ve sivil toplumların büyüyen boykot hareketine katılma hakları konusunda sessiz kalınmasını reddetmesi, dünya çapındaki aktivistlerin kampanyalarını büyütme azmini yansıtıyor.

İşte, Electronic Intifada’nın derlediği, 2019 yılında Filistin hakları için elde edilen en büyük zaferlerden bazıları:

Yerleşim birimleri hukuki ve finansal yenilgilerle karşılaştı

Avrupa Birliği hukuk uzmanları ve Avrupa Birliği Adalet Divanı 2019 yılı içinde verdiği kararla işgal altındaki Filistin topraklarında bulunan İsrail yerleşim birimlerinde üretilen ürünlerin buralarda üretildiğini gösteren etiketlerle işaretlenmesine hükmetti.

Bu, Avrupa’da, yerleşim birimleriyle yapılan mal ticaretinin kısıtlanması ya da yasaklanması yönündeki çabaları hızlandıran bir karar.

Ocak ayında İrlanda’nın alt meclisi, İsrail yerleşim birimleriyle yapılan mal ticaretinin yasaklanmasını öngören yasa tasarısını kabul ederek tasarının kanunlaşması yolunda büyük bir adım atmış oldu.

Yazdan beri, İsrail ve -ABD Kongresi’nin bazı üyeleri dahil olmak üzere- lobicilerin baskılarına rağmen, Dublin’de seçilmiş temsilcilerin yasaya verdikleri destek devam ediyor.

Ekim ayında, Norveç’in başkenti, Oslo, kamu için yapılan tedarikler kapsamında İsrail yerleşimlerinden ürün ve hizmet alınmasını yasakladı.

Belediye yönetimini elinde bulunduran sol partiler, kamu için yapılan satın almaların “uluslararası hukuk ihlal edilerek işgal edilen topraklarda üretilen ürün ve hizmetleri” kapsamamasını sağlamak için canla başla mücadele ediyor.

Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın aldığı karara benzer şekilde, Kanada Federal Mahkemesi de temmuz ayında aldığı kararla işgal altındaki Filistin topraklarında bulunan yerleşim birimlerinde üretilen şarapların “İsrail’de üretilmiştir” şeklinde etiketlenemeyeceğine hükmetti.

Mahkeme, vatandaşların boykot hareketine katılma hakları tescil edecek şekilde, siyasi görüşlerini tüketim pratikleri üzerinden ifade etmek isteyen insanların “söz konusu ürünler hakkında doğru bir şekilde bilgilendirilmeleri gerektiğini” söyledi.

İsrail hükümeti ve lobi grupları hiç vakit kaybetmeden kararı temyize götürmesi için Justin Trudeau hükümetine baskı yaptı; hükümet de eylül ayında bunu yaptı. Aktivistler ve hukuk uzmanları temyiz kararıyla mücadele etmeye devam ediyor.

Büyük uluslararası şirketler mayıs ayında kazançlı ihaleler olan yerleşim yerlerindeki demiryollarını büyütme ihalesinden çekildiler.

İsrail, işgal altında bulunan Batı Şeria’daki yerleşim yerlerini birbirine ve işgal altındaki Doğu Kudüs’e bağlamak için Kudüs hafif raylı sistemini inşa ediyor.

Fransız tren üreticisi Alstom insan hakları konusunda endişeleri olduğunu belirterek yerleşim yerlerindeki tramvay hattının büyütülmesi için oluşturulan konsorsiyum teklifinden çekildi.

Alstom’un da dahil olduğu teklifin çökmesiyle aynı konsorsiyumun bir başka Avrupalı üye şirketi olan Barselona ulaşım operatörü Moventia da çekilmek zorunda kaldı.

Kanada mühendislik devi Bombardier de tramvay hattının büyütülmesi ve işletilmesi ihalesinden çekilirken, Avustralyalı Macquarie ve Alman Siemens firmaları da onu izledi.

Yunan hükümetinin verdiği çok güçlü desteğe rağmen Yunan bir firma öncülüğündeki konsorsiyum da tramvay projesi için bir teklif sunmakta başarılı olamadı. Firma, Yunan işçilerin çok ciddi muhalefetiyle karşılaştı.

İspanya merkezli tren üreticisi CAF’ın da dahil olduğu konsorsiyum ihaleyi kazanmış olsa da Bask bölgesindeki belediye başkanları, işçiler ve aktivistler, İsrail’in apartheid demiryollarına herhangi bir dahiliyete son vermek için mücadele ediyorlar.

İsrail ürünleri çöpe atılıyor

İngiliz eylemciler İsrailli silah fabrikalarını kapatırken, büyük sendikalar ve Amerikalı profesyonel basketbol takımları da İsrail ordusuyla iş yapan şirketleri terk ediyor.

Yaz boyunca, Unite the Union (bir milyondan fazla üyeye ev sahipliği yapan en büyük ikinci İngiliz ve İrlandalı sendika) Hewlett-Packard ürünlerinin satın alımının durdurulmasını sağladı.

İngiltere’deki eylemciler temmuz ayında 3 gün süren protestolar düzenleyerek İsrail’in 2014 yılındaki Gazze saldırıları –saldırılar 550’si çocuk 2200’den fazla Filistinliyi katletmişti- üzerinden geçen 5 yılı andı.

Manchester yakınlarında, Oldham’da bulunan İsrail sahipliğindeki Elbit-Ferranti silah fabrikasının çatısını işgal eden aktivistler, İngiltere hükümetinden İsrail’in İngiltere merkezli fabrikası Elbit’in kapatılmasını ve şirkete silah ambargosu uygulanmasını talep etmişlerdi.

İsrail’in en büyük silah üreticisi konumunda bulunan Elbit, ürettiği insansız hava araçlarını İsrail donanmasının “belkemiği” olarak tanımlıyor.

Eylemciler, protestoların fabrikayı 2 gün boyunca çalışamaz halde bıraktığını söyledi.

Sandwich’teki eylemciler 1 ay sonra Elbit’e ait bir fabrikayı yine 2 günlüğüne felç etti.

İlave olarak Oregon-Portland’da Portland Trail Blazzers basketbol takımı, ABD ve İsrail’e hizmet veren silah nişangâh üreticisi Leupold & Stevens firmasıyla olan ortaklığını sonlandırdı.

Portland ekibi Blazers, İsrail’in Oregon merkezli şirketin ekipmanlarını kullanarak Filistinli silahsız eylemcileri katletmesi ve sakat bırakması üzerine baskı altında kalmış ve şirketle kurduğu ilişkileri kesmişti.

Yaz boyunca Filistinliler uluslararası boykot kampanyaları örgütleyerek spor kıyafeti markası Puma’ya İsrail yerleşim birimlerinde bulunan futbol kulüplerine verdiği desteği sonlandırması için çağrıda bulunmuştu.

BDS karşıtı yasalar zorluklarla karşı karşıya

Amerika Birleşik Devletleri’nde, eyalet düzeyindeki ve federal düzeydeki milletvekillerinin boykot kampanyalarından İsrail’i korumak için çok sert önlemlerde ısrar ederken, insan hakları savunucuları direnç gösterdi ve zaferler kazandı

Teksas’ta bir federal mahkeme, nisan ayında bir ihtiyati tedbir kararı alarak, 2017’de çıkarılan ve devlet memurlarıyla devletle anlaşmalı şirketlerin İsrail’i boykot etmeyeceklerine dair söz vermelerini gerektiren maddeyi yasakladı.

Teksas’ta çıkarılmış olan bu kanun, BDS hareketini karalamaya ve yasadışı ilan etmeye çalışan ulusal girişimin sadece bir parçası.

İsrail’in ve lobicilerinin cesaretlendirmesiyle, ABD’deki 27 eyalet BDS karşıtı önlemleri kabul etti.

Texas yargısının kararını takiben Arizona ve Kansas’taki yargı da Birinci Tadil hükümlerinin ihlal edildiğine işaret ederek benzer kararlar verdi.

Maryland ve Arkansas’taki BDS karşıtı kanunlar da askıya alınıyor.

Yapılan bir anket, Amerikan halkının ezici bir çoğunluğunun, BDS destekçilerini cezalandırmaya yönelik yasalara karşı olduğunu ortaya çıkardı. Halkın yüzde 70’ten fazlası boykot aktivizminin hedef alınmasını ifade özgürlüğü ihlali olarak nitelendirip karşı çıkıyor.

Hâlâ Kongre’de bekleyen benzer önlemler insan hakları gruplarının sert muhalefetiyle karşılaşıyor.

Kanada’da Calgary belediye meclisi, lobi gruplarının, boykot eylemciliği de dahil olmak üzere İsrail eleştirilerini anti-Semitizm olarak tanımlama teşebbüsünü reddetti.

Belediye meclisi kasım ayında anti-Semitizmle mücadele kapsamında Filistin hak mücadelesini karakterize eden dilin Yahudi karşıtı bağnazlık olarak tanımlanmasının değiştirilmesini öngören bir teklifi kabul etti.

Kararından vazgeçmeyen öğrenciler ve akademisyenler

Yerel ve federal düzeydeki milletvekillerinin öğrencilere -ve Filistinlilerin hakları kampanyasından bahsetmeye cüret eden müfredata- karşı yöneldiği acımasız saldırılar karşısında kampüs aktivizmi ve akademik boykot eylemleri 2019 yıllında da büyümeye devam etti.

Üç yıllık mücadelenin ardından Fordham Üniversitesi öğrencileri, üniversitenin Filistin’de Adalet için Öğrenciler (Students for Justice in Palestine) şubesine getirdiği tek taraflı yasağa karşı, ağustos ayında çığır açıcı hukuki bir zafer kazandı.

Filistin’de Adalet için Öğrenciler şubesinin 2015 yılında kurulmasının ardından, öğrenciler bir yıl boyunca soruşturmaya maruz kalmıştı. Öğrencilere tekrar tekrar siyasi görüşleri, BDS hareketiyle olan ilişkileri ve harekete dair fikirleri hakkında sorular sorulmuştu.

2013 yılında İsrail akademik kurumlarını boykot etme tavrını destekleme kararı aldığı için American Studies Association’a karşı açılan davanın şubat ayında federal bir mahkeme tarafından reddedilmesi, akademik özgürlük için kritik bir zafer oldu.

Rhode adasında yer alan ve Ivy League okulları arasında bulunan Brown Üniversitesi öğrencileri, İsrail’in insan hakları ihlalleriyle suç ortaklığı kuran şirketlerden yatırımların geri çekilmesi konusunda düzenlenen referandumu kazanan ilk öğrenciler oldular.

Brown Üniversitesi’nin kararını takiben Swarthmore Koleji öğrenci yönetimi mart ayının ilk günlerinde benzer bir önergeyi kabul etti.

Şubat ayında da İngiltere’deki Manchester Üniversitesi öğrencileri yönetim kurulu toplantısını basarak okul yöneticilerinden İsrail ordusuna Filistinlilerin evlerini yıkmakta kullanılan iş makinaları tedarik eden Caterpillar firmasından yatırımların geri çekilmesini talep etti.

Kültürel boykot ivme kazanıyor

Birçok alandan sanatçılar da İsrail’in şovlarını terk ettikleri gibi, İsrail’in suçları karşısında sessiz kalmaları konusunda gördükleri baskıya karşı da direndi.

Haziran ayında Amerikalı rapçi Talib Kweli, iki Alman festivalinden kendisine gelen, BDS hareketini kınama taleplerini reddetti.

Kweli Filistinlilerin haklarına verdiği destekten vazgeçmeyince kendisine gönderilen davet geri çekildi. Kweli “bir çek için kendini sansürlemeyeceğini ve BDS hakkında yalan söylemeyeceğini” ifade etti.

Almanya’nın alt meclisi Bundestag, mayıs ayında BDS hareketini gerçek dışı bir şekilde anti-Semitizm’le bir tutan bir tasarıyı geçirmişti.

Irkçılığın bütün biçimlerini reddeden barışçıl bir harekete karşı girişilen bu karalama kampanyası, işgal altındaki Batı Şeria ve Gazze’de, Kweli’yle dayanışmak adına performansların iptal edilmesini isteyen Filistinlilerin eylem ve çağrılarına sebep oldu.

Avrupa’da çapında insanlar, Filistinlilerin, mayıs ayında Tel Aviv’de gerçekleşen Eurovision şarkı yarışmasını boykot çağrısı üzerine harekete geçti.

Onlarca LGBTQ grubu Eurovision’ı boykot etme çağrısında bulundu; bazı gruplar da alternatif olarak yarışmanın final gecesi “apartheidsız” partiler düzenlediler.

Yarışmaya giden süreçte yüzden fazla Fransız sanatçı, İsrail’in işlediği ve aralarında 2018 yılında Gazze’nin en büyük gösteri merkezi olan Said el-Mişal Kültür Merkezi’nin yıkılmasının da bulunduğu suçları göstererek Eurovision’un Tel Aviv’de düzenlenmesine karşı olduklarını ilan etmişlerdi.

İrlanda’da Güney Afrika apartheid’ına karşı mücadelede uzun yıllar yer almış onlarca isim de, İrlanda’nın adayı Sarah McTernan’a yarışmadan çekilmesi için yürütülen çağrılara katılarak güçlü bir ses vermişti. Cenevre’deki aktivistler de Eurovision şarkı yarışmasının Tel Aviv’de düzenlenmesine karşı 136 bin imza toplayarak yarışmayı düzenleyen kuruluş olan Avrupa Yayıncılar Birliği’ne iletmişti.

Eurovision şarkı yarışması İsrail’in turizm patlaması umutlarını karşılamadığı gibi, Tel Aviv’e beklenen ziyaretçi akını da gerçekleşmedi. Binlerce bilet yarışmayı düzenleyenlerin elinde kaldı.

Ve son olarak, haziran ayında Nobel ödüllü kimyager George P. Smith, 19 bilim insanıyla beraber öğrencilere ve hocalara hitaben İsrail’de düzenlenen Uluslararası Fizik Olimpiyatları’nı boykot edilmesini isteyen çağrıyı, “Filistinli çocukların ve öğrencilerin insan haklarını ve eğitim haklarını savunmak için” imzaladı.

İşte 2019’un eylemleri ve zaferleri. Kuşkusuz 2020’de daha büyükleri gelecek.

[Electronic Intifada’da 30 Aralık 2019 tarihinde yayımlanan İngilizce orijinalinden Gökay Demirel tarafından bdsturkiye.org için çevrilmiştir.]