İşgal rejimi yeni liderini arıyor – Gökay Demirel

Sandıktan çıkan sonuç bir politika değişikliğini değil, sadece bir isim değişikliğini işaret ediyor. İşgal altındaki Filistin ve giderek yoksullaşan, içecek temiz suyu, barınacak bir evi dahi kalmayan Filistin halkı içinse söyleyecek hiçbir sözü, önerecek hiçbir çözümü bulunmuyor

“Sana, bu devletin güvende kalmasını sağlayan hizmetlerin için teşekkür etmek istiyorum. Bu süre zarfında IDF’nin  (İsrail Savunma Gücü) operasyonlarını yönettin. Gazze cephesindeki 2 operasyonda da, halkın haberdar olmadığı cepheler de dâhil pek çok cephede beraber çalıştık. Muhteşem hizmetlerin için sana teşekkür etmek istiyorum.”

Netanyahu bu “övgü dolu” sözleri, 2015 yılında, 4 yıllık genelkurmay başkanlığı görevini bitiren yol arkadaşı, son seçimdeki rakibi ve işgal rejiminin müstakbel lideri Gantz’a söylüyordu.  Müstakbel diyoruz çünkü resmi sonuçlara göre Gantz’ın lideri olduğu Mavi Beyaz İttifakı, Netanyahu’nun partisi Likud’dan 1 sandalye fazla kazandı ve koalisyon hükümetini kurma yetkisi, parti görüşmelerinden bir kez daha başarısızlıkla ayrılacak gibi görünen Netanyahu’dan sonra kendisine verilecek. Her ne kadar Gantz’ın başını çektiği sözde Sol Blok 43 oyda kalsa da, rejimin partileri 1 yıl içinde üçüncü defa bir seçime gitmek istemeyecekleri için gelecek tekliflere sıcak bakmaları ve yeni kurulacak hükümette görev almaları bekleniyor. Bu durum Gantz’ın işini kolaylaştırıp işgal rejiminin başbakanı olmasını sağlayabilir ancak görünen o ki bu koalisyon ortaklarından biri Netanyahu olmayacak çünkü Gantz, “Bibi”nin hükümet kurma çağrısını reddetti. Peki Benny’nin bu ret cevabı onun “Bibi”den politik olarak farklı bir yerde durduğunun göstergesi olarak okunabilir mi? Bu sorunun cevabını Guardian’da yayımlanan bir yazıdan, Gazzeli bir balıkçı Mahir Ebu Hazima’dan alıyoruz. Seçimlerle ilgili sorulan bir soru üzerine Ebu Hazima cebinden bozuk para çıkararak paranın bir yüzünün Netanyahu bir yüzünün de Gantz olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Onlar aynılar.”

Bugünden baktığımızda Binyaminlerin arası koalisyon tartışmalarından ötürü bozuk görünse de onların arkadaşlığı ve “davadaşlığı” eskiye dayanıyor. 2012 ve 2014’te abluka altındaki Gazze’de binlerce Filistinlinin katledilmesi konusunda ikisi de hemfikirdi. İkisi de seçimlerden önce Filistin topraklarındaki yasa dışı yerleşim birimlerini artıracaklarına, Gazze’ye daha sert bir şekilde saldıracaklarına ya da Batı Şeria’nın ilhak edileceğine dair sözler verdiler. Bu sözlere sadece daha fazla oy kazanma çabası olarak bakılamaz çünkü ikisi de 1948’de Filistin’i işgal edip yüz binlerce Filistinliyi katleden Siyonist ideolojinin uygulayıcıları oldular. Filistinlilerin kanı üzerinde yükselen bu ülkünün bir Binyamin’in yerini alan bir diğer Binyamin’le durdurulmayacağı açık.

Hele ki bu kişi savaş suçu işlediği iddiasıyla yargılanan bir Siyonist ise. Bu yargılama 2014’te Gantz’ın yönettiği Gazze saldırısında işgal güçlerinin Bureyc mülteci kampındaki bir evi bombalaması ve Ziyada ailesinden 6 kişiyi ve aileyi ziyaret eden bir yakınlarını katletmesi üzerine yapılmıştı. Ailenin Hollanda’da yaşayan üyesi İsmail Ziyada saldırı esnasında Genelkurmay Başkanı olan Gantz’a ve Hava Kuvvetleri Komutanı Amir Eşel’e tazminat davası açmıştı. Davanın duruşması 17 Eylül’de Hollanda’da görüldü. Henüz karar çıkmayan davanın ikinci duruşması 29 Ocak 2020 tarihinde görülecek. Gantz  Hollanda’da hakkında açılan savaş suçu davası görülürken seçim hazırlıklarına devam ediyordu ve bu kapsamda Gazze saldırılarında kaç Filistinliyi katlettiğini gösteren reklamlarla oy topluyordu.

Bu şartlar altında bakıldığında Netanyahu’dan kurtulmak adı altında Gantz ile yapılacak bütün iş birlikleri onun işlediği savaş suçlarına ortaklık etmekten öte anlam ifade etmeyecektir. Filistin’in işgali Netanyahu’yla başlamadığı gibi elbette onunla da bitmeyecek. Filistin toprakları 71 yıldır işgal altında ve bu işgal sık sık elektriklerin kesilmesi, tarım arazilerinin yok edilmesi ve keyfi gözaltılar gibi gündelik yaşam alanında, geçen sene kabul edilen ırkçı Yahudi ulus-devlet kanunu gibi uygulamalarla ve Filistinlilerin temel insan haklarının ihlali gibi birçok alanda her geçen gün şiddetini artırarak sürüyor.

Sonuç itibarıyla sandıktan çıkan sonuç bir politika değişikliğini değil, sadece bir isim değişikliğini işaret ediyor. İşgal altındaki Filistin ve giderek yoksullaşan, içecek temiz suyu, barınacak bir evi dahi kalmayan Filistin halkı içinse söyleyecek hiçbir sözü, önerecek hiçbir çözümü bulunmuyor. Irkçı apartheid İsrail rejimi her ne kadar (sözde) demokratik bir ülke olduğunu dünyaya pazarlamak için seçimleri bir malzeme olarak kullansa da, hiçbir seçim ya da aday var olan hukuksuz işgal rejimi ve bu rejimin haklarını ve topraklarını gasp ettiği Filistinli gerçeğini değiştirmemektedir. Bu sebepten ötürü Filistinliler için İsrail seçimleri veyahut adayların kimler olduğu ve neler vaat ettiği önem teşkil etmemektedir. Gantz veya Netanyahu, hiçbir şekilde Filistin’in işgal edildiği gerçeğini kabul etmeyecektir ve rejimlerinin doğası gereği bir Filistin devleti kurulmasına karşı çıkacaklar. Filistinliler uzlaşma değil direniş zemininde politik mücadelelerini vermeye ve ırkçı İsrail rejimine karşı duruş sergilemeye devam edecektir.