Facebook İsrail’in suçlarını saklamasına nasıl yardım ediyor? – Tamara Nasser

Facebook’ta Filistinlilere soykırım çağrısı yapan İçişleri Bakanı Ayelet Shaked gibi, düzenli olarak nefret ve şiddeti kışkırtan birçok İsrailli politikacı, parti ve dini lider bu listenin içinde yok. Keza İsrail ordusu da. İsrail ordusu düzenli olarak Filistinli ailelerin bütün halinde katletse de, çocuklara karşı suçlar işlese de, yargısız infazlar ve zorla sınırdışılar yapsa da Facebook’un listesine girecek kadar “tehlikeli” sayılmıyor

İsrail, mayıs ayında Gazze Şeridi’ndeki katliamlarını yoğunlaştırırken, dünyanın dört bir yanındaki insanlar Filistinlilerle dayanışma içinde sokaklara döküldü.

Pek çok insan da sosyal medyada İsrail’in suçlarını belgeleyen, kınayan ve farkındalığı artıran paylaşımlar yaptı.

Ancak Facebook ve Instagram kullanıcıları kısa süre sonra gönderilerinin kaldırıldığını, hesaplarının askıya alındığını ve içeriklerinin görünürlüğünün azaldığını fark etti.

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) yeni bir raporu, her ikisi de Facebook’a ait olan iki sosyal medya platformunun, çoğu durumda hatalı veya haksız yere içeriği gerçekten gizlediğini ve kaldırdığını doğruluyor.

Ancak Facebook’un HRW’ye, hataları ve haksız içerik kısıtlamalarını kabul ettiğini bildirmesi en iyi ihtimalle yetersizdi. Örgüt, Facebook’un “rapor edilen içerik kısıtlamalarının ölçeğini ve kapsamını ele almada veya ilk etapta neden meydana geldiklerini yeterince açıklamada” başarısız olduğunu söyledi.

Geçen hafta Facebook, Filistinlilerin lehine olan içeriği sansürlediği yönündeki suçlamaları araştırmak için dışarıdan bir danışman tuttuğunu duyurdu. Müfettişlerin incelemesi gereken baskı uygulamalarına dair pek çok kanıt bulunmakta.

Sansür

İsrail’in Gazze’ye saldırdığı 6-19 Mayıs döneminde, Filistinli dijital haklar grubu 7amleh (“hamleh” diye telaffuz edilir) Filistinlilerin ifade özgürlüğünün çevrimiçi ortamda ihlal edildiği 500 örneği belgeledi.

Bunların arasında içerik kaldırma, hesap kapatma, bloklanmış etiketler ve özel içeriğin ulaşılabilirliğini değiştirme uygulamaları var.

Bu ihlallerin büyük çoğunluğu (yüzde 85 civarında), hikayelerin silinmesi de dâhil olmak üzere Facebook ve Instagram üzerinde gerçekleşti.

Kaldırmaların hemen hemen yarısı ön bir uyarı ya da bilgilendirme olmadan yapıldı, yüzde 20’lik bir diğer kısmında da kaldırmaların sebebi belirtilmedi.

Bir örnek olarak, Instagram işgal edilen Kudüs’teki El-Aksa Camii’ne işaret eden #alAqsa etiketinin kullanımını İngilizce ve Arapça dillerinde kısıtladı. 7amleh şirketi zorladıktan sonra etiket yeniden açıldı.

7amleh ayrıca Facebook’taki, kullanıcının konumuna dayalı olarak erişim engelleyen bir teknoloji olan “geo-blocking”te de bir artış gözlemledi.

Instagram’da silinen bazı gönderiler şiddet veya nefret içeren paylaşım olarak anlamlandırılamayacak olan, büyük medya kuruluşlarından gelen içeriklerin repostlarıydı.

Ancak İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre Instagram, platformun “kamusal yarar noktasında ifade özgürlüğünü sınırladığını” öne sürerek içerikleri bu şekilde etiketledi.

Sosyal medya şirketleri hataları fark edip içeriği geri yüklediğinde bile çoktan zarar verilmişti.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, “Hata, kritik anlarda insan haklarıyla ilgili bilgi akışını engelliyor” dedi.

Grup Facebook’un kısıtlama faaliyetlerine harici bir soruşturma çağrısında bulundu.

Facebook’un tehlike listesi

Bir örnek vermek gerekirse, Facebook Mısır’da 15 bin takipçili bir kullanıcının bir gönderisini kaldırdı. Gönderide El Cezire’nin, Hamas’ın silahlı kanadı Kassam Tugayları hakkındaki bir haberi paylaşılmıştı.

Başlangıçta Facebook, belirli kuruluşların ve bireylerin platformda bulunmasını yasaklayan “Tehlikeli Bireyler ve Kuruluşlar Topluluk Standardı” kapsamında gönderiyi sildi.

Facebook dava kendi denetim kurulu tarafından incelendikten sonra gönderiyi geri yükledi.

Kurul, gönderide Kassam Tugayları’nın “övgü, destek veya temsili” bulunmadığı sonucuna vardı.

Denetim kurulu ayrıca politikanın belirsizliğini de eleştirdi ve Facebook’un neyin “övgü, destek veya temsil” olduğunu açıkça tanımlamasını istedi.

Denetim kurulu bazen şirket politikasına eleştirel bakar ve bağımsız olduğunu iddia eder.

Ancak geçen yıl Facebook, eski İsrailli yetkili Emi Palmor’u üye olarak atadığında tehlike baş gösterdi. Palmor, yıllarını İsrail Adalet Bakanlığı’nda Filistinlilerin konuşmasına sansür uygulayarak geçirdi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, Facebook’un daha önce denetim kurulu tarafından yapılan bir tavsiye olan “tehlikeli kişi ve kuruluşlar” listesini yayınlamasını istedi.

Ancak Facebook, çalışanlarına zarar vereceğini iddia ederek bunu sürekli olarak reddetti.

Geçen hafta The Intercept, listenin basına sızdırılmış bir versiyonunu yayınladı.

The Intercept‘in raporunda, “politikacılar, yazarlar, hayır kurumları, hastaneler, yüzlerce müzik eylemi ve uzun süredir ölü olan tarihi figürler dâhil olmak üzere 4.000’den fazla kişi ve grup” ismi geçti.

Facebook’un “tehlikeli” bulduğu liste, ABD ve İsrail’in düşman olarak gördüğü listeyle büyük ölçüde örtüşüyor.

Ama iş bundan çok daha ileri gidiyor.

The Intercept’in bildirdiğine göre listeye “Ölen 14 yaşındaki Keşmirli çocuk asker Müdessir Raşid Parray, 200’den fazla müzikal temsil, televizyon kanalları, bir video oyunu stüdyosu, havayolları, İran’ın kendi yetiştirdiği COVID-19 aşısı üzerinde çalışan tıp üniversitesi ve uzun süre önce ölmüş Joseph Goebbels ve Benito Mussolini gibi birçok tarihi şahsiyet” de dâhil.

Listede Hamas ve askeri kanadının yanı sıra 1967’de kurulan Marksist-Leninist bir siyasi parti olan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi de yer alıyor. İsrail, neredeyse tüm Filistin siyasi partilerini “terörist” örgütler olarak görüyor – bu, Filistinlileri siyasi faaliyetlerden dolayı rutin olarak tutuklamak için bir bahane olarak kullanılıyor.

Listede en az üç Siyonist grup var -Yahudi Savunma Birliği, Kahane Chai ve Lehava- bunlar o kadar aşırı gruplar ki Kahane Chai İsrail hükümeti tarafından bile yasaklandı.

Kahane Chai veya Kach, Filistinlilerin anavatanlarından tamamen sınır dışı edilmesini savunan aşırılık yanlısı bir göçmen olan Meir Kahane tarafından kurulan bir İsrail partisidir. Kahane Chai, ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yabancı terör örgütü olarak kabul edilmiştir.

Lehava, Yahudiler ve Filistinliler arasındaki karışık evlilikleri önlemek için çalışan ırkçı bir gruptur. Üyeleri defalarca işgal altındaki Doğu Kudüs’te “Araplara Ölüm” sloganları atarken ve saldırırken görüntülendi.

Ancak, Facebook’ta Filistinlilere soykırım çağrısı yapan İçişleri Bakanı Ayelet Shaked gibi, düzenli olarak nefret ve şiddeti kışkırtan birçok İsrailli politikacı, parti ve dini lider bu listenin içinde yok.

Keza İsrail ordusu da.

İsrail ordusu düzenli olarak Filistinli ailelerin bütün halinde katletse de, çocuklara karşı suçlar işlese de, yargısız infazlar ve zorla sınırdışılar yapsa da Facebook’un listesine girecek kadar “tehlikeli” sayılmıyor.

Ve İsrail Facebook’u hala daha fazla şiddet tehdidinde bulunmak için düzenli olarak kullanıyor.

Örneğin, İsrail ordusu, Gazze’deki iki milyon Filistinli sivile karşı doğrudan toplu cezalandırma tehditleri göndermeyi alışkanlık haline getirdi.

Mayıs ayında İsrail savunma bakanı Benny Gantz, Facebook’u 2014’te Gazze’de emrettiğinden daha fazla yıkım tehdidinde bulunmak için kullandı.

Gantz o tarihte [2014] İsrail ordu komutanı olarak, 551’i çocuk olmak üzere 2.200’den fazla Filistinliyi öldüren 51 günlük saldırıya komuta ediyordu.

Gantz, Mayıs ayında Facebook’ta yayınlanan bir videoda, “Gazze yanacak” dedi ve bu, olası savaş suçu işlemeye yönelik kasıtlı niyetin kanıtını teşkil eden doğrudan bir tehditti.

Yıkım görüntüleri videosu üzerinden “Gazze sakinleri, sizinle en son bir Ramazan Bayramı’nda görüştüğümüzde, Koruyucu Hat Operasyonu sırasında genelkurmay başkanıydım” diyen Gantz, “Hamas şiddetini durdurmazsa 2021 saldırısı 2014’ten daha zor ve acılı olacak” diye gözdağı vermişti.

Kim karar veriyor?

Daha büyük soru, platformunda dünya nüfusunun yaklaşık üçte birini barındıran Facebook’un neyin veya kimin “tehlikeli” olduğuna karar verme imkanına neden sahip olduğudur.

Columbia Üniversitesi öğretim üyesi Joseph Massad’ın yakın zamanda yazdığı gibi, kimin veya neyin “tehlikeli” veya “terörist” olarak kabul edildiğine ilişkin kriterlerin, bir kişinin ne yaptığından çok kimliğine bağlı olduğu görülmektedir.

Massad, “aktörü ‘terörist’ olarak tanımlayan işlediği ‘terörizm’ eylemi değil, tam tersidir: Failin eylemlerini doğası gereği ‘terörist’ şeklinde tanımlayan, ona verilen ‘terörist’ kimliğidir” diyor.

Bu arada, Facebook Filistinliler için sert önlemler alırken, İsrailli Yahudi aşırıcı gruplar İsrail’in Filistinli vatandaşlarına yönelik saldırılarını düzenlemek için anlık mesaj hizmetlerini kullanıyordu.

Buna Facebook grupları ve Facebook’un hizmeti WhatsApp da dâhil.

Facebook İsrail’in emriyle Filistinli siyasi grupları, gazetecileri ve tartışmaları yasaklarken platformunun bu tür kötüye kullanımını ciddiye aldığına dair hiçbir belirti yok.

Daha büyük sansür çağrısı

İsrail’in Mayıs ayındaki Gazze saldırısından çok önce, Facebook bir ön bilgilendirme ya da gerekçe sunmadan Filistin haber kuruluşlarının sayfalarını kapatıyordu.

Geçen sene Facebook, insanlar için hayati bilgi kaynağı olan Gazze’deki sağlık bakanlığının sayfasını bile kaldırdı. Electronic Intifada sayfası, soruşturma neticesinde yeniden açıldı.

Ancak sansür yeterli değil gibi görünüyor.

ABD medya ve politika elitleri son yıllarda artan bir hükümet kontrolü ve sosyal medya platformlarının sansürünü talep etmekte.

Bunun ilk bahanesi Rusya’nın Facebook da dâhil olmak üzere sosyal medyayı, 2016 ABD başkanlık seçim sonucunu Donald Trump’ın kazanmasına yardım etmek için manipüle ettiği yönündeki kanıta dayanmayan suçlamalardı.

“Muhbir”

The Intercept ve İnsan Hakları İzleme Örgütü raporundaki sızıntı, iddialara göre yakın zamanda Wall Street Journal’da Facebook içerisinden sızdırılmış dokümanları inceleyen bir “soruşturma” ile örtüşüyor.

Gazetenin iddiasına göre bu bahsedilen Facebook Dosyaları şirketin, genç kızların olumsuz benlik algısı ve zihinsel sağlığından Etiyopya’daki şiddete kadar geniş bir yelpazede “zarardan” sorumlu olduğunu açığa çıkarıyor

Belgeleri sızdıran eski Facebook ürün müdürü Frances Haugen kongre yöneticileri ve ana akım medya tarafından bir “muhbir” olarak ağırlanmakta.

Haugen kongreye, -eski Rusya hikayesinin başka bir amaçla kullanmak üzere değiştirilmiş hali olan- İran ve Çin gibi ülkelerin platformu alçak emelleri için kullanmalarını durdurma kisvesi altında, daha fazla sansürü ve kamusal tartışmalarda denetimi talep edenlere temel sağlaması için getirildi.

Haugen’in, The Washington Post’un “genişleyen ve hırslı” hükümet düzenlemesi olarak tarif ettiği çağrısı birçok önde gelen kanun koyucu tarafından hevesle karşılandı.

Gazeteci Mac Blumenthal’e göre Haugen’in iddiaları “emperyal ABD anlatısını çok yakından izliyor.”

Elbette ki Haugen’in insanların çevrimiçi ortamda ne söyleyebilecekleri üzerinde uygulanacak artmış bir sansür için yaptığı çağrıları baş üstünde tutan bu çevreler, Filistinlilerin çoktandır şahit olduğu gerçekliği görmezden geliyor: Silikon Vadisi şirketlerinin hakikatin belirleyicisi olarak rol oynamalarını talep etmek nihayetinde muhalif sesleri ezmeye ve en savunmasız ve marjinalize edilmiş sesleri bastırmaya hizmet eder.

Siyasi elitler için çevrimiçi ifade özgürlüğüne yönelik devlet düzenlemelerini bu kadar çekici kılan da muhtemelen budur.

[Days of Palestine sitesinde 21 Ekim 2021 tarihinde yayımlanan İngilizce orijinalinden Göksel Kılınç tarafından bdsturkiye.org için çevrilmiştir]