İsrail faillerden hesap sormak yerine, Filistinli çocukların haklarını savunan bizimki gibi örgütlerin faaliyetlerini suç kapsamına alıyor
Bu yıl, Filistinli çocukların haklarını savunmakla geçen onlarca yıldan hatırlayabildiğim hiçbir yıla benzemiyordu. İsrail’in, tarihsel Filistin genelinde gençlerin önderliğinde sürdürülen kitlesel ayaklanmalar sırasında, mayıs ayında Gazze Şeridi’ni bombalaması dünya genelinde geniş çaplı protestolara sebep oldu ve her zamankinden daha fazla insan İsrail’in Filistinlilere uyguladığı şiddetten dolayı sorumlu tutulmasını talep edip apartheid rejimine son verilmesi çağrısında bulundu. Adalet, hesap sormak ve özgürlük arayışımız nihayet dünyanın dikkatini çekmiş gibi hissettim.
Gelgelelim bu ilgi, İsrail işgali altında yaşayan Filistinli çocukların hayatında henüz anlamlı bir değişiklik yaratmadı. Gerçekten de 2021, İsrail’in Gazze Şeridi’ne karşı sürdürdüğü “Koruyucu Hat Operasyonu” adındaki ağır askeri saldırının yaşandığı 2014 yılından beri Filistinli çocuklar için en ölümcül yıl oldu.
14 Aralık itibariyle, Genel Direktör olarak görev yaptığım Uluslararası Çocuklar İçin Savunma – Filistin (DCIP) örgütü tarafından hazırlanan belgelere göre, Doğu Kudüs de dâhil olmak üzere işgal altındaki Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde 86 Filistinli çocuk öldürüldü. Bu çocuklardan 78’i İsrail güçleri ve silahlı siviller tarafından öldürüldü.
Ulaştığımız bulgulara göre, mayıs ayında İsrail güçleri ve silahlı Filistinli gruplar arasında 11 gün süren askeri çatışmalar sırasında toplam 67 çocuk hayatını kaybetti. Bu çocukların 60’ı İsrail ordusu tarafından tanklardan ateşlenen top mermileri, gerçek mermiler, silahlı insansız hava araçlarından atılan füzeler ve ABD kaynaklı savaş uçakları ile Apaçi helikopterleri kullanılarak öldürüldü. DCIP ayrıca bu dönemde Gazze Şeridi’ndeki Filistinli silahlı grupların gönderdiği roketlerin yanlış hedefleri vurması sonucunda yedi Filistinli çocuğun hayatını kaybettiğini tespit etti.
İsrail güçleri 2021 yılı boyunca Doğu Kudüs de dâhil olmak üzere Batı Şeria’da 15 Filistinli çocuğu daha vurarak öldürdü ve ağustos ayında Gazze sınır hattı yakınlarında protesto gösterisi yapan başka bir Filistinli çocuğu vurarak öldürdü. Ayrıca silahlı siviller de Batı Şeria’da iki Filistinli çocuğu vurarak öldürdü.
Uluslararası hukuka göre, kasten öldürme, yalnızca doğrudan kişinin hayatına kastedilmesi veya ciddi yaralanma tehdidinin olduğu durumlarda haklı görülebilir. Ancak DCIP’nin yaptığı araştırmalar sonucunda elde ettiği bulgular, İsrail güçlerinin Filistinli çocuklara karşı sonu yargısız infaza veya kasten öldürmeye varabilecek şekilde sürekli olarak ölümcül güç kullandığını gösteriyor.
İsrail kurşunuyla hayatı çalınan bu çocuklardan biri de henüz 17 yaşında öldürülen Ubeyde Cevabre. Ubeyde dünya genelinde binlerce insan tarafından tanınan bir çocuktu çünkü İsrail askeri güçlerince gözaltına alındıktan sonra yaşadıkları hakkında DCIP 2019’da bir kısa film çekmişti. 15 yaşına gelene kadar Ubeyde zaten İsrail güçlerince iki kez tutuklanmıştı. İlk kez tutuklandığında 14 yaşındaydı, ikincisi sonraki sene gerçekleşmişti. Batı Şeria’da İsrail kuvvetlerince tutuklanan her Filistinli çocuk gibi o da taş atmakla suçlanmıştı.
Ubeyde 17 Mayıs’ta El-Halil yakınlarındaki El-Arrub mülteci kampında İsrail askerleri tarafından açılan ateşle öldürüldü. El-Halil’den Kudüs’e uzanan yasadışı İsrail yerleşimlerini birbirine bağlamak amacıyla Batı Şeria’yı boydan boya kesen İsrail otoyolu Route 60 yakınlarında bulunan kampın girişinde düzenlenen bir gösteri sırasında göğsünden vurularak yaralandı. DCIP’nin görüştüğü görgü tanıklarına göre yaklaşık 70 metre uzaklıkta bulunan bir başka asker Ubeyde’yi öldürecek kurşunu sıktı.
Ubeyde, bir sonraki ay Beyt Cala’daki Talitha Kumi bölge okuluna bağlı aşçılık meslek okulundan mezun olacaktı. Ve 18. yaş gününe sadece üç hafta kalmıştı.
Çocuk hakları çalışmalarını ‘terörizm’ gerekçesiyle yasaklamak
Bu yıl DCIP’nin Filistinli çocuklarının haklarını savunmaya ve desteklemeye başlamasının 30. yıldönümü. Bu çalışmaların benim için oldukça kişisel bir anlamı var. İsrail ordusu tarafından tutuklanan ağabeyimi ziyarete gittikten sonra hukuk okumaya karar vermiştim, o zamanlar 14 yaşımdaydım. Ailemle beraber onu görmeye gittiğimizde İsrailli gardiyan ona dokunmamıza izin vermemişti. Yalnızca ağabeyimin avukatının yaklaşmaya izni vardı. Bense orada oturmuş, ağabeyime sarılmaktan başka bir şey istemiyordum. İşte o an, İsrail askeri mahkemelerinde ağabeyim gibi Filistinlilere yardım etmeye kendini adamış bir avukat olacağımı biliyordum.
DCIP’nin genel direktörü olarak gurur duyacağımız çok şey olduğuna inanıyorum. Otuz yıl boyunca Filistinli çocukları İsrail askeri yargı sisteminde savunduk, serbest bırakıldıktan sonra psikolojik destek almalarını sağladık, çocukları içinde yaşadıkları toplumdaki hak ihlallerini belgelemeleri için eğittik, çocuk yanlısı destek sistemleri ve ortamlarını oluşturmak için sorumlularla birlikte çalıştık, ulusal ve uluslararası alanlarda ve daha birçok farklı alanda hak savunuculuğu yaptık.
Yine de geçen yılın ölümcül yapısı üzerine düşünürken, aklımda huzursuz edici bir rakamı düşünmeden edemiyorum. İkinci İntifada’nın başladığı 2000 yılından bu yana, ekibimiz 2.206 Filistinli çocuğun öldürüldüğünü belgeledi. Bu, Ubeyde’ninki kadar dolu dolu hayatları ve hikayeleri olan, her biri onları seven ailelere sahip olan, sevenleri tarafından derinden özlenen 2206 Filistinli çocuk. Özgürleşmiş bir Filistin’de asla büyüyemeyecek olan 2200’den fazla çocuk.
Son yirmi yılda, neredeyse hiçbir İsrailli yetkili ya da yerleşimci bu çocukların ölümlerinden sorumlu tutulmadı. İsrailli insan hakları örgütü Yesh Din, herhangi bir Filistinlinin İsrail askerleri tarafından şiddete uğradığı ya da zarar gördüğüne dair İsrail makamlarına bir şikâyette bulunma ihtimalinin yüzde 0,7 olduğunu belirtiyor.
Bu arada, İsrailli yetkililer Filistinli çocukların öldürülmesinden kendi güçlerini sorumlu tutmak yerine DCIP’nin yürüttüğü faaliyetleri suç saymaya karar verdiler. Yıllardır, İsrail Dışişleri Bakanlığı ve diğer devlet kurumlarının desteğiyle, İsrail yanlısı sivil toplum örgütleri ağı, DCIP’ye karşı sürekli bir karalama ve dezenformasyon kampanyası yürüttü ve uluslararası hukuka uygun olarak çocukları koruma faaliyetlerimizin “terörizme” veya “antisemitizme” hizmet ettiğini iddia etti.
Bu tür saldırılar bizim için yeni değil ancak İsrail hükümeti şimdi DCIP ve diğer beş Filistinli sivil toplum örgütünü daha “terör grupları” listesine aldı– bu durum Filistinli çocukların hakları için yürüttüğümüz çalışmalarımızı sadece daha zor hale getirmekle kalmıyor, aynı zamanda temsil ettiğimiz toplulukları ve kadroları büyük bir tehlikeye sokan apaçık bir tehdit haline geliyor.
İsrail’in iddiaları asılsız iken ve çalışmalarımızın önemli fiili ve yasal unsurlarını çarpıtıyorken, eylemleri de Filistinlilere hayati önemde destek sağlayan ve haklarını savunan bizimki gibi örgütlerin faaliyetlerini olumsuz yönde etkiliyor. Ve uluslararası toplum İsrailli yetkililerin böylesi bir cezasızlık politikasıyla hareket etmesine izin verdiği sürece, çocuklar başta olmak üzere herhangi bir Filistinlinin kendilerine karşı işlenen suçlara karşı hakkını araması ve adaletin yerini bulması pek olası gözükmüyor.
Bu nedenle uluslararası toplumun, İsrailli yetkilileri, DCIP gibi Filistinli sivil toplum örgütlerine yönelik hedefli saldırılarından ve baskılarından sorumlu tutmak ve İsrail’in apartheid rejimine yönelik uluslararası suç ortaklığını ve desteği sona erdirmek için harekete geçmek adına mümkün olan tüm olanakları kullanmasına ihtiyacımız var.
Bu saldırılar kaynaklarımızı ve moralimizi tüketmeye yönelik tasarlanmış olsa da ekibimiz Filistinli çocukları korumaya her zamankinden daha fazla kararlıdır. Hayatları vahşice yarıda kesilmiş 2200’den fazla çocuğun onuruna Filistin’in tüm çocukları için özgür bir gelecek kurmak hedefiyle çalışmaya devam edeceğiz.
*DCIP Genel Direktörü
[+972 Magazine sitesinde 14 Aralık 2021 tarihinde yayımlanan İngilizce orijinalinden Emir Doğan Yılmaz tarafından bdsturkiye.org için çevrilmiştir]