Türkiye hükümeti, “insani yardımlara izin verilmesi” gibi eşikler tanımlamaksızın İsrail’le olan ticareti süresiz ve koşulsuz olarak kesmeli, üçüncü ülkeler üzerinden ticarete devam edilmesini engelleyecek mekanizmalar geliştirmeli, yatırımların geri çekilmesini sağlamalı ve Türkiye-İsrail dostluk ve işbirliğinin zirve yıllarından kalma Serbest Ticaret Anlaşması’nı tek taraflı olarak feshetmelidir.
İsrail işgal rejiminin abluka altındaki Gazze Şeridi’nde yaşayan iki milyonu aşkın Filistinliye yönelik soykırım saldırılarının başladığı Ekim ayından bu yana, işgal rejimini besleyen tüm kanalların kesilmesi ve bu kapsamda, başka adımların yanında, ticari ilişkilere son verilmesi yönünde çağrıda bulunduk.
Filistin dostu kurum ve bireylerin yürüttüğü yoğun kampanyalar ve oluşturulan kamuoyu baskısı neticesinde ilk olarak 9 Nisan 2024 tarihinde Ticaret Bakanlığı tarafından “Gazze’de ateşkese varılıncaya kadar” 54 ürün grubu için İsrail’e ihracat kısıtlaması getirildiği açıklandı. 2 Mayıs 2024 tarihinde ise “İsrail Gazze’ye insani yardımların kesintisiz şekilde ulaşmasına izin verinceye kadar” tüm ihracat ve ithalatın askıya alındığı duyuruldu.
BDS Türkiye olarak, her iki kararı da geç kalınmış ve sınırlı niteliğine rağmen, işgal rejimine zarar verici olduğu için olumlu değerlendirdiğimizi kamuoyuna açıklamıştık.
Geride bıraktığımız 17 Mayıs tarihinde ise işgal rejiminin maliye bakanı Bezalel Smotriç, Türkiye’nin uluslararası anlaşmaları ihlal ettiğini ileri sürerek, “Erdoğan’ın görev süresi doluncaya kadar” Türkiye-İsrail Serbest Ticaret Anlaşması’nın askıya alınacağını, Türkiye’den ithal edilen ürünlere %100 vergi uygulanacağını duyurdu ve bu yöndeki karar tasarısını savaş kabinesine sunacağını açıkladı.
Günden güne daha zor duruma düşen İsrail ekonomisine uzun vadede olumsuz etkisi olacak böyle bir kararın gerçekten kabineden geçebileceği şüphelidir. Ağırlaşan siyasi ve askeri kriz altında ve somut çatırdama emareleri karşısında mevcut hükümetin varlığını ne kadar sürdürebileceği de şüphelidir. Bu bağlamda Smotriç’in açıklamaları blöf niteliği taşıyor olabileceği gibi, Türkiye’yi almış olduğu karardan geri döndürme amaçlı olması da kuvvetle muhtemeldir.
Türkiye ve İsrail arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması 14 Mart 1996 tarihinde imzalanmış ve 1 Mayıs 1997 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu anlaşmayla birlikte başta tarife engelleri olmak üzere karşılıklı ithalat ve ihracatı sınırlayan pek çok mekanizma kaldırılmıştır. 1 Ocak 2000 tarihinde ise mal ticaretindeki gümrük vergileri kaldırılmıştır.
Bu tarihten itibaren devamlı olarak büyüyen ikili ticaret hacmi, 2023 yılı itibariyle 5,2 milyar doları İsrail’e ihracat, 1,6 milyar doları İsrail’den ithalat olmak üzere 6,8 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır.
İşgal rejimi maliye bakanının son çıkışları, bir yandan kendince “had bildirme” niteliği taşırken, aynı zamanda, mevcut Türkiye hükümetinin gerçekten “İsrail düşmanı” olup olmadığından bağımsız olarak, Türkiye iç siyasetine karışma ve Türkiye halklarına da parmak sallama anlamına gelmektedir.
Türkiye’nin İsrail’le ticari ilişkileri askıya alma kararı ülke yöneticilerinin tercihlerinin değil aylardır süren soykırımla İşgal Devleti’nin adaletsiz, hukuksuz, gayrimeşru karakterinin gizlenemez hale gelmesinin ve toplumun geniş kesimlerinde uyanan duyarlık ve farkındalığın sonucudur.
Filistin dostları için esas hayal kırıklığı oluşturan husus ise, tıpkı İsrail büyükelçisinin Türkiye’den kovulmaması, Tel Aviv tarafından geri çekilmesi gibi, Serbest Ticaret Anlaşması’nın feshinin de işgal rejimi tarafından gündeme getirilmiş olmasıdır.
Diğer yandan çeşitli sermaye gruplarının Ticaret Bakanlığı’nın kararlarını “by-pass” ederek üçüncü ülkeler üzerinden ticarete devam ettiği yönündeki haberler giderek artmaktadır.
Türkiye hükümeti, “insani yardımlara izin verilmesi” gibi eşikler tanımlamaksızın İsrail’le olan ticareti süresiz ve koşulsuz olarak kesmeli, üçüncü ülkeler üzerinden ticarete devam edilmesini engelleyecek mekanizmalar geliştirmeli, yatırımların geri çekilmesini sağlamalı ve Türkiye-İsrail dostluk ve işbirliğinin zirve yıllarından kalma Serbest Ticaret Anlaşması’nı tek taraflı olarak feshetmelidir.
Filistin tarihinde eşi benzeri olmayan bir yıkımın yaşandığı, insanlığa karşı sayısız suçun işlendiği ve yüzbinlerce Filistinlinin yaşadığı yerlerden geri dönüşsüz olarak sürülmek istendiği bu dönemde işgal rejimi tümüyle yalnızlaştırılmalı, askeri ambargo da dahil olmak üzere mutlak bir tecride, boykota ve yaptırımlara uğratılmalıdır. Bu bir insanlık görevidir ve tarih, bütün siyasi aktörleri bu soykırım sürecinde aldığı tutuma göre yargılayacaktır.
BDS Türkiye
Mayıs 2024