BDS Türkiye (Filistin için İsrail’e Boykot Girişimi) “Bölge siyasetine Filistin’den bakmak” başlıklı panel düzenledi
BDS Türkiye (Filistin için İsrail’e Boykot Girişimi) tarafından 26 Ocak Salı akşamı TMMOB Makine Mühendisleri Odası’nda, “Bölge siyasetine Filistin’den bakmak” başlıklı bir panel düzenlendi. Yoğun bir ilgi gören panelde FHKC yöneticisi ve yazar Halid Berekat (Khaled Barakat), gazeteci-yazar Fehim Taştekin ve BDS Türkiye üyesi ve araştırmacı Selim Sezer birer konuşma yaptı.
Etkinliğin açılışını yapan Ayşe Düzkan, “Ortadoğu”/Biladüşşam coğrafyasında Filistin’in her zaman belirleyici bir yerde durduğunu vurgulayarak, Filistin’le dayanışmanın uzak bir geçmişte yapılanların “nostaljik” bir şekilde anılmanın ötesine geçmek zorunda olduğunun altını çizdi. Düzkan, etkinliğin aynı zamanda FHKC’nin kurucu genel sekreteri Dr. Corc Habaş’ın ölüm yıldönümüne denk geldiğini hatırlatarak, “dünya devrimcilerinin Che Guevara’dan sonraki ikinci doktoru” olarak söz ettiği Habaş’ı saygıyla andı.
‘Oslo süreci bitmiştir’
Panelin ilk konuşmasını yapan Halid Berekat, Ekim ayından beri işgal altındaki Batı Şeria’da sistematik olarak devam eden İsrail saldırılarını ve yükselen “üçüncü intifada” dinamiğini ele aldı. Oslo sürecinin Filistin halkına hiçbir şey kazandırmadığını, 1993’ten bu yana Batı Şeria’yı sömürgeleştirme projesi olan yerleşim birimlerinin devamlı arttığını, her gün devam eden tutuklamalarla Filistinli esir sayısının 7 bine kadar ulaştığını vurgulayan Berekat, geçtiğimiz sonbahar aylarında başlayan “üçüncü intifada” sürecinin temel olarak Oslo sürecine bir tepki olduğunu ifade etti.
İşgal rejiminin bir taraftan da Batı Şeria’da ayrıcalıklı bir azınlık kurduğunu ve demokratik bir mekanizma olan FKÖ’yü işlevsizleştirerek onun yerine teslimiyetçi Filistin Yönetimi’ni geçirmeye çalıştığını söyleyen Berekat, tüm bu süreçlerin “iki devletli çözüm”ün aslında bir çözüm olmadığını da ortaya koyduğunu söyleyerek, FHKC’nin tarihsel Filistin topraklarının tümü üzerinde, Arapların ve Yahudilerin hak eşitliğine sahip olacağı Tek ve Demokratik Filistin hedefine bağlı olduğunu vurguladı.
“İsrail’le normalleşme kabul edilemez”
İkinci olarak Türkiye-İsrail normalleşme sürecini ele alan Selim Sezer, sözlerine “normalleşme” kavramının kendisini sorgulayarak başladı. Güncel ve tarihsel örnekler üzerinden İsrail’in karakteristik özelliklerini ortaya koyan Sezer, sorunun İsrail’in pek çok başka devlet gibi “katil devlet” olmasından ibaret olmadığını, Siyonist oluşumun modern devletin “meşruiyet” kıstaslarını taşımayan, bütünüyle terör ve istila yoluyla kurulmuş, kolonyalist ve yayılmacı bir oluşum olduğunu ifade etti. Sezer, böyle bir oluşumla hiçbir türden ilişki kurulmaması gerektiğini ifade etti.
Uluslararası boykot hareketinin bazı bileşenlerinin temel talepleri olan mültecilerin geri dönüşü, ırkçı/ayrımcı apartheid sisteminin son bulması ve 67’de işgal edilen bölgelerin işgalden arındırılması taleplerinin de makul bulunabileceğini söyleyen Sezer, Türkiye hükümetinin İsrail’le normalleşme koşullarının ise bunun çok gerisinde olduğunu ve bunların bile yerine getirilmediğini söyledi. “İsrail, Obama’nın zorlamasıyla Mavi Marmara nedeniyle Türkiye’den özür diledi, ancak tazminat yerine küçük bir sus payı önerdi. Gazze ablukası ise kaldırılmış değil” diyen Sezer, anlaşmanın koşullarının da son derece ağır olduğunu söyledi. Satın alınması öngörülen “İsrail gazı”nın aslında İsrail’in çaldığı Filistin gazı olduğunu, Mavi Marmara davalarının düşürüleceğini, Filistin direnişi temsilcilerinin sınırdışı edileceğini, hatta geçmişte olduğu gibi MİT-MOSSAD istihbarat paylaşımlarının gündeme gelebileceğini söyleyen Sezer, “Anlaşma hayata geçirilirse orta vadede bugünkü gibi bir panel yapabileceğimizden bile emin değilim” şeklinde konuştu. Sezer son olarak anlaşmanın jeopolitik içerimlerine değinerek, Türkiye’nin son dönemde Türkiye-İsrail-Suudi Arabistan eksenindeki yerini yeniden tescil ettiğini söyledi.
‘Filistinli mülteciler bir kez daha göç yollarına düştü’
Panelin son konuşmasını yapan gazeteci-yazar Fehim Taştekin, Suriye’deki savaşın Filistinliler üzerindeki etkilerini ele aldı. Suriye’de yaşayan Filistinli mültecilerin Lübnan gibi öteki ülkelere nazaran daha geniş haklara sahip olduğunu ifade eden Taştekin, Suriye’deki savaş başladıktan sonra Filistinlilerin çoğunun tarafsız kalmasına karşın bazı grupların rejimin yanında, bazılarının rejim karşıtlarının yanında silahlı çatışmaya girdiğini söyledi. Özellikle Şam’ın dış kısımlarında yer alan Yermuk Filistin mülteci kampının savaştan çok ağır bir şekilde etkilendiğini vurgulayan Taştekin, Suriye’de yaşayan 550 bin Filistinlinin yaklaşık yarısının çatışmalarla birlikte ülke içinde yer değiştirmek zorunda kaldığını, yaklaşık 100 bininin ise ülkeyi terk etmek zorunda kalarak bir kez daha mülteci olduklarını söyledi. Taştekin, Filistinli mültecilerin Suriye pasaportu taşımadığı için Türkiye’ye vizesiz giremediğini, Lübnan’ın ise Filistinlilerin ancak bir hafta kalmasına izin verdiğini söyledi. Gazeteci Taştekin ayrıca Suriye savaşının Hamas’ın kendi içindeki çeşitli kanatlar arasında da ihtilaflar yarattığını ifade etti.
BDS Türkiye bünyesinde yeni kurulan “Filistinle Dayanışma Komitesi”nin ilk etkinliği olan panel, ilgiyle izlenen sunumları takiben gelen soru-cevap kısmı ve izleyicilerin katkılarının ardından sona erdi.
bdsturkiye.org