BDS Türkiye olarak bir kez daha, Türkiye Cumhuriyeti’ni Filistin halkının ve bütün dünyadaki adalet ve özgürlükten yana seslerin çağrısına kulak vererek işgal devletine can suyu olan ticareti durdurmaya, soykırıma ortak olmanın utancından kurtulmaya çağırıyoruz!
İşgal Devleti ile İmzalanan Serbest Ticaret Anlaşması İptal Edilsin!
İşgal Devletine Askeri Ambargo Uygulansın!
7 Ekim’den bu yana İsrail işgal ordusunun Gazze’ye yönelik soykırım saldırısında ölen Filistinlilerin sayısı 33 bine, yaralıların sayısı ise 75 bine yaklaştı. Binlerce Filistinlinin cesedi hâlâ enkaz altında. Sürdürülen ağır abluka nedeniyle Gazze’deki 2,3 milyon insan kıtlık çekiyor. Sadece kayıtlara geçen -ki sağlık sisteminin çökmesi ve hareket zorluğu nedeniyle insanlar sağlık merkezlerine ulaşamıyor- açlıktan ölen çocukların sayısı 30’u buldu. İşgal ordusu, tarihsel Filistin topraklarında yaşayan Filistinlileri yok etmek üzere, kullanımı yasak silahlarla sayısız savaş suçu işlemiş durumda.
Filistin’e vahşi saldırılar sürerken Türkiye menşeli şirketler, Filistin halkına soykırım uygulayan işgal ordusunun kullandığı askeri mühimmatın çeliğini, askeri kıyafetlerini, gıda ihtiyacını tedarik ediyor; İşgal devleti kurumlarına elektrik üretiyor, çimentosunu, kablosunu ve dikenli telini temin ediyor.
Filistin halkının kendi toprağında özgürce yaşama iradesi, askeri saldırıların yanı sıra açlıkla kırılmak istenirken, işgal devleti İsrail’in resmi sayfasındaki veriler, 7 Ekim’den sonra başlayan süreçte işgal devletine en fazla meyve-sebze ihraç eden ülkenin Türkiye olduğunu gösteriyor.
Uluslararası ticaret adı altında tüm bu ürün, hammadde ve enerji kaynakları akışı, Filistin halkına ölüm saçan işgal aygıtının durmadan işlemesine yol açıyor.
Başta devlet kurumlarının ve şirketlerin resmi raporlarından olmak üzere elde edilen bu bilgiler, Filistin halkının ve özgürlük mücadelesinin yanında olan Türkiye toplumunun çeşitli kesimlerinden yoğun tepkiyle karşılaşıyor. Bu tepkilere karşılık yetkili kurumlardan “Bu tabii ticaret yapanların ve tüketicilerin talepleriyle alakalı”, “Her zaman Filistin’in haklı davasının yanında yer alan Türkiye Cumhuriyeti’nin, Filistinlilere zarar verecek herhangi bir faaliyet içinde bulunması mümkün değildir.”, “İsrail’le 74 yıllık bir geçmişi bulunan ilişkilerimiz hiçbir zaman Filistin’in haklı davası hilafına yürütülmemiştir” şeklinde açıklamalar yapılıyor. Ayrıca soykırım sürecinde süregiden ticaretin sorumluluğu ‘şirketlere’ havale ediliyor ama ticaret hacminin azaldığı vurgulanarak tepkiler dindirilmeye çalışılıyor.
BDS Türkiye olarak, Türkiye ile İşgal devleti arasındaki ticari ilişkinin, devletin onayı ve teşviki olmadan bugün ulaştığı seviyelere çıkamayacağını biliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’yle İşgal devleti İsrail arasında 14 Mart 1996 tarihinde imzalanan ve 1 Mayıs 1997 tarihinde yürürlüğe giren ‘Serbest Ticaret Anlaşması’nın durmaksızın her yıl artmaya devam eden ticaret hacminin temel sebebi olduğu ortadadır. Nitekim bu anlaşma kapsamında Türkiye Cumhuriyeti, İşgal devleti İsrail ile ticareti geliştirmek üzere devlet yetkisini kullanarak pek çok üründe vergi muafiyeti uygulamaktadır; yani işgal devletiyle ticareti teşvik etmektedir. Bu anlaşmanın 2. maddesi şöyle:
“2. Bu anlaşmanın amaçları şunlardır;
a) Karşılıklı mal ve hizmet ticaretinin genişletilmesi yoluyla Türkiye ile İsrail arasındaki ekonomik ilişkilerin ahenkli şekilde gelişmesini teşvik etmek;
b) Türkiye ile İsrail arasındaki ticaret için dürüst rekabet koşullarını sağlamak;
c) Bu yolla ticaretteki engellerin kaldırılması suretiyle, dünya ticaretinin ahenkli gelişmesi ve genişlemesine katkıda bulunmak;
d) Türkiye ile İsrail arasındaki iş birliğini arttırmak.”
Bu anlaşmanın etkisiyledir ki Türkiye ile işgal devleti arasındaki ticaret hacmi son 20 yılda %532 artabilmiştir.
Aynı anlaşmanın 31. Maddesi’nin c bendi ise, aslında devletin bu kanlı ticareti durdurmasına olanak tanındığını göstermektedir:
“MADDE 31.
Güvenlik istisnaları
Bu Anlaşmada yer alan hükümlerden hiçbiri Taraflardan birinin aşağıdaki amaçlarla her türlü önlemi almasını engellemez.
(…)
c) Yasaların uygulanmasını ve düzenin korunmasını etkileyen ciddi iç karışıklıklar meydana gelmesi, savaş veya savaş tehdidi oluşturan diğer ciddi uluslararası gerginlikler ortaya çıkması halinde kendi güvenliği için zorunlu gördüğü, ya da barışı ve uluslararası güvenliği korumak amacıyla üstlendiği yükümlülükleri yerine getirmek için gerekli olan tedbirler.”
İşgal devletiyle imzalanmış anlaşma bu maddesiyle Türkiye’ye soykırımı besleyen ticari ilişkileri durdurma olanağı veriyor. Hollanda, Belçika, İtalya, İspanya, Kanada gibi ülkelerin mahkemeleri, parlamentoları birer birer, İşgal Devletine dönük -gerek kamu gerek özel sektörden- silah ve askeri malzeme satışını yasaklayarak soykırıma karşı fiili bir tavır alıyor; Malezya tüm limanlarını işgal devletine ait gemilere kapatmaya karar veriyor. Kızıldeniz’de Yemen, İsrail’e ürün taşıyan gemilerin geçişine ambargo uyguluyor. Türkiye Cumhuriyeti, soykırım devam ederken İşgal devletiyle ticari ilişkilerini sürdürmenin tarihsel sorumluluğunu ‘özel şirketler’e havale ederek üstünden atamaz. Bu tutum tarihe kara bir leke olarak geçecektir.
Tarihin bu anında, dünyanın en büyük askeri güçlerinin desteğini arkasına alan işgalci-sömürgeci oluşum Filistin halkına dönük bir imha saldırısı yürütüyor. Filistin halkı kısıtlı imkânlarıyla ‘Nehirden Denize Özgür Filistin’ amacına ulaşma kararlılığında mücadele ve direnişine devam ediyor.
BDS Türkiye olarak bir kez daha, Türkiye Cumhuriyeti’ni Filistin halkının ve bütün dünyadaki adalet ve özgürlükten yana seslerin çağrısına kulak vererek işgal devletine can suyu olan ticareti durdurmaya, soykırıma ortak olmanın utancından kurtulmaya çağırıyoruz!
#SoykırımaDestekVerme
#SoykırımıBesleme
bdsturkiye.org