İşte 2018 yılının zaferleri… Ve aktivistler 2019’da yeni zaferlere hazırlanıyor
2018 yılı, İsrail’in ve onun lobi gruplarının İsrail imajını aklamak için yürüttüğü ağır baskıya, saldırılara ve propaganda çabalarına rağmen, insan hakları aktivistlerinin elde ettiği zaferlerle dolu bir yıl oldu.
Yılın başlarından itibaren, ABD Başkanı Donald Trump’ın beyaz üstünlüğü yanlısı gruplar ve antisemitik figürlerle ittifakının, özellikle genç Amerikalı Yahudiler arasında İsrail’e verilen desteği oldukça düşürdüğü açığa çıktı.
Ekim ayı itibariyle bir başka araştırmayla, İsrail’e verilen desteğin temel olarak Trump’ın seçmen tabanından, yani sağcı, beyaz milliyetçisi ve Hıristiyan Siyonist görüşlere sahip bir topluluktan geldiği, öteki Amerikalıların verdiği desteğin ise erimeye devam ettiği doğrulandı.
Yılın erken dönemlerinde, İsrail’in Capitol Hill’e yönelik güçlü lobi grubu AIPAC, ilerici Amerikalı liderler arasında İsrail’e verilen desteği arttırma çabalarında giderek artan sorunlarla karşı karşıya olduğunu kabul etmek zorunda kaldı.
Bununla birlikte AIPAC, İftira ve İnkârla Mücadele Birliği (ADL) ve benzer savunma gruplarıyla birlikte, boykot hareketinin destekçilerini suçlu konumuna getirmeyi amaçlayan federal kanunun –Anti-Boykot Yasası’nın– çıkması için çabalamaya devam etti. Üstelik bu, ADL’nin kapalı kapılar ardında bu tür tasarıların etkisiz ve hatta anayasaya aykırı olduğu tespitini yapmasına rağmen böyle oldu.
Ancak Kongre’deki katı İsrail destekçilerinin bile geri adım atmaya başladığının göstergeleri var.
Daha birkaç hafta önce Vermont Senatörü Bernie Sanders ve Kaliforniya Senatörü Dianne Feinstein, üst düzey Kongre liderlerine, ABD’nin Birinci Anayasa Tadili hükümlerinin açıkça ihlal edildiği gerekçesiyle, kapsamlı bir harcama paketinden Anti-Boykot Yasası’nın çıkarılması çağrısı yaptı.
İsrail’in 30 Mart tarihinde Gazze’deki Filistinlilere karşı gerçekleştirdiği planlı katliam sonrasında Electronic Intifada’dan Ali Abunimah, ABD Kongresi’nin iki kanadında da tek bir Demokratın bile İsrail’in fiillerini savunan sözler söylemediğini ve bunun geçmişte refleks olarak bunu yapan seçilmiş liderlerin politikasında belirgin bir değişiklik anlamına geldiğini belirtti.
Bu, özellikle Demokrat tabanda, İsrail’in giderek bir zehirli marka olarak kabul edildiğini gösteriyordu.
İsrail’in BDS aktivistlerine yönelik saldırıları zaman zaman absürt biçimler aldı: Mossad destekli bir İsrailli hukuk savaşı grubunun, iki Yeni Zelandalı aktiviste pop yıldızı Lorde’u 2017 sonunda Tel Aviv konserini iptal etmeye teşvik etmeleri nedeniyle dava açması örneğinde olduğu gibi.
Hukuk uzmanlarının açılamayacağını söylediği bu davada ismi geçen aktivistler, davanın meydana getirdiği tanınırlığı, Gazze’deki ruh sağlığı hizmetleri için para toplamak ve Filistin genelindeki insani krize daha fazla dikkat çekmek için kullandı.
Electronic Intifada’nın, ABD’deki İsrail lobisi taktikleri hakkında El Cezire tarafından hazırlanan sansür koyulmuş bir belgeseli yayınlaması, İsrail’in ve onun lobicilerinin Filistinlilerin insan haklarını, özellikle de BDS hareketini destekleyen ABD vatandaşlarına karşı yürüttüğü casusluk, karalama ve yıldırma çabalarını açığa çıkardı.
İsrail’in saldırılarına, karalamalarına ve tehditlerine rağmen boykot aktivistleri muazzam kazanımlar elde etmeye devam etti ve bunların çoğu İsrail liderlerini dehşete düşürdü.
BDS hareketinin önde gelen aktivistleri, yıllık boykot bilgilendirme toplantılarında, “Biz İsrail’in suçlarını ve apartheid politikalarını ifşa ediyoruz ve bunları sonlandırmak için basınç meydana getiriyoruz” diye belirtti.
Aşağıda, Electronic Intifada tarafından derlenen haliyle, BDS’nin geçen yıl elde ettiği zaferlerin listesi yer alıyor.
İsrail halen zehirli bir marka
Sanatçılar, Filistin’deki ve dünya genelindeki insan hakları aktivistlerinin devamlı çağrıları karşısında, 2018 yılında İsrail konserlerinden vazgeçmeye devam ettiler.
Shakira ve Gilberto Gil, önde gelen iptaller listesinin başında yer alırken, onlarca DJ ve prodüktör, apartheid devletinde performans sergilemeyeceklerine toplumun huzurunda söz verdi.
Yaz aylarında İsrail’in Meteor Festivali, festival başlangıcından birkaç gün önce Lana Del Rey’in “bütün hayranlarına eşit davranmak istediğini” söyleyerek konserinden vazgeçmesi üzerine, baş konuğu olmadan fiyaskoyla sonuçlandı.
Of Montreal de dahil olmak üzere Meteor Festivali’ndeki on altı etkinlik daha, Filistinlilerin ve uluslararası aktivistlerin boykot çağrısına riayet edilmesi yönünde yaptığı devamlı çağrılar üzerine festivalden çekildi.
İsrailli-Amerikalı oyuncu Natalie Portman, İsrailli liderlerde şok ve aşağılanma duygusu yaratacak şekilde Nisan ayında, göründüğü kadarıyla İsrail’in Filistinlilere yönelik katliamları nedeniyle, Kudüs’te ödül almayı reddetti.
11 Haziran’da LGBTQ film yapımcıları, İsrail’in kendi suçlarını aklamak için kendilerini kullanmasına izin vermeyi reddederek TLVFest (Tel Aviv Uluslararası LGBT Film Festivali) boykotuna katıldı.
Sanatçılar, İsrail’in sponsor olduğunun açığa çıkarılması sonrasında İstanbul Film Festivali’ni de boykot etti.
Kültürel boykot, spor dünyasında da kazanımlar elde etti: Arjantin futbol takımı, Arjantin’de başlayıp Latin Amerika ve İspanya’yı sarsan yoğun bir küresel kampanya sonrasında, Haziran ayında İsrail’le yapılacak yüksek profilli bir maçı iptal etti. Taraftarlar ve aktivistler, Arjantin’e ve takımın yıldızı Lionel Messi’ye, İsrail’in Gazze’de silahsız sivillere karşı gerçekleştirdiği katliamı aklamasına yardımcı olmama çağrısı yaptı.
Yılın başlarında Honda’nın sponsorluğuyla İsrail’de düzenlenecek bir motorsiklet yarışı etkinliği, BDS aktivistlerinin oluşturduğu basınç sonrasında iptal edildi.
İsrail’in başka propaganda çabaları da başarısız oldu: Uluslararası şefler sonbaharda Round Tables yemek festivalinden çekilirken, bir İsrail diplomatik kaynağı, Saison France-Israël dâhilindeki yüzlerce kültürel etkinliğin “İsrail’in Fransa’daki imajı veya Fransa’nın buradaki imajı açısından sıfır başarıyla” sonuçlandığını kabul etti.
Bu esnada Avrupa genelinde aktivistler televizyon yayıncılarına, İsrail’in kendini aklama kampanyasının parçası olarak önümüzdeki Eurovision şarkı yarışmasına ev sahipliği yapmasına izin vermemeleri için baskı yapmaya devam ediyor.
Protestocular, ülkenin resmi düzeyde desteklenen uluslararası propaganda çabalarının parçası olarak gönderilen, 2018 Eurovision yarışmasının İsrailli birincisi Netta Barzilay’ın performanslarının gerçekleştiği yerlerin kapısında düzenli gösteriler yaptı.
Kiliseler, şirketler, sendikalar İsrail’i terk ediyor
Aralık ayında bankacılık devi HSBC, tabandan gelen bir kampanyanın ardından İsrailli silah üretici Elbit Systems şirketindeki yatırımlarını geri çektiğini doğruladı.
Şirket, İsrail’in işgal altındaki Batı Şeria’da inşa ettiği duvara ve yerleşim birimlerine gözetleme sistemleri ve başka teknolojiler temin edilmesinin parçası olması sebebiyle halihazırda, dünya genelindeki emeklilik ve yatırım fonlarının dışında bırakıldı.
Bu yönde bir adım atan ilk İngiliz kilisesi olduğunu söyleyen Quaker Kilisesi, Kasım ayında, İsrail’in insan hakları ihlallerinden kâr sağlayan şirketlere hiçbir merkezi fon yatırımı yapmayacağını açıkladı.
Episkopal Kilise, ABD’deki başka Hıristiyan kuruluşlarına katılarak, Filistinlilere karşı uygulanan insan hakları ihlallerinden kâr elde edilmesini engellemek üzere bir yatırım engelinin kabul edilmesi yönünde oy kullandı. Aynı zamanda Filistinli çocukların ve Gazze’deki Filistinlilerin haklarını korumaya, Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkını desteklemeye ve Filistinli mültecilere ABD’nin mali yardımının devam etmesi için çağrı yapmaya karar verdi.
Bir başka karar, Kudüs’e eşit erişim talep ediyor ve Trump yönetiminin ABD büyükelçiliğini bu şehre taşıma adımına karşı çıkıyor.
Ağustos ayında Arap dünyasındaki sendikalı işçiler ve boykot aktivistleri, İsrail tedarik zinciri Zim’i, Tunus sevkiyatlarını süresiz olarak durdurmaya zorladı.
Tunus’un en büyük işçi sendikası konfederasyonu olan UGTT, üyelerine, İsrail bağlantılı Cornelius A gemisinin Tunus’a demir atmasını engelleme çağrısı yaptı ve İsrail’le yapılan yasadışı ticaretin resmi düzeyde soruşturulması taleplerine destek verdi.
Ürdünlü işçiler bir Ürdün-İsrail boru hattına malzeme tedarik etmeyi reddederken, Fransız Systra firması, İsrail’in hafif raylı sistem projesinin genişletilmesi planlarından çekilme sözü verdi.
Kasım ayında ise tatil rezervasyonu devi Airbnb, kayıtlarından işgal altındaki Batı Şeria’daki İsrail yerleşim mülklerini çıkaracağını duyurdu. İşgal altındaki topraklardaki bütün İsrail yerleşimleri, uluslararası hukuka göre yasadışıdır.
Her ne kadar yakın zamanda, bu politika değişikliğinin uygulanıp uygulanmayacağı yahut ne zaman uygulanacağı konusunda ve şirketin İsrail baskısı altında yaptığı açıklamayı geri çekip çekmeyeceği konusunda bazı kafa karışıklıkları yaşanmış olsa da, bu örnek, şirketin İsrail’in savaş suçlarındaki ortaklığının vurgulanmasına yardımcı oldu.
Yerel yönetimler boykotu destekliyor
İsrail lobisinin yerel ve ulusal politikalara müdahale etme çabalarına rağmen Avrupa ve Latin Amerika’daki şehir meclisleri, İsrail’in Filistinlilere uyguladığı savaş suçlarına karşı büyüyen bir direniş dalgası içinde, BDS kampanyasını destekleyen güçlü kararlar aldı.
Haziran ayında Monaghan, İrlanda’da BDS’yi desteklediğini açıklayan beşinci bölge ya da şehir belediyesi oldu. Monaghan’ın kararı öncesinde Nisan ayında Dublin İsrail’e karşı boykot yönünde oy kullanmış ve bunu yapan ilk Avrupa başkenti olmuş, akabinde ise uzun zamandır İsrail’in askeri işgalinde suç ortaklığı bulunan bilgisayar firması HP ile olan sözleşmesini feshetmişti.
Yaklaşık aynı dönemlerde Şili’de Valdivia belediyesi, BDS kampanyasını destekleyen bir tasarıyı kabul etti ve şehri “apartheid’a kapalı bölge” ilan etti.
Benzer bir “aparheid’a kapalı bölge” önlemleri dalga dalga, İspanya’da 30’dan fazla şehirde kabul edildi.
Mayıs ayında İtalya’nın yedinci büyük şehri Bologna da İsrail’e askeri ambargo uygulanması çağrısı yaptı.
Haziran ayında Norveç, tekil şehirlerin İsrail yerleşim birimlerini boykot etme hakkını destekleyen bir tasarıyı kabul etti ve Trondheim ve Tromsø şehirlerinde alınan boykot kararlarını temyiz etmeye çalışan sağcı politikacılara darbe indirdi.
Birleşik Krallık’ta İşçi Partisi üyeleri, baskın çoğunlukla, İsrail’e yapılan silah satışlarının durdurulması yönünde oy kullandı.
BDS karşıtı yasalar bloke edildi, meydan okundu
2018 yılında, boykot hakkını susturmaya çalışan ABD yasaları bloke edildi.
Federal mahkemeler Arizona ve Kansas’ta BDS karşıtı yasaların aleyhinde hüküm verirken, Texas ve Arkansas mahkemelerinde hüküm altına alınmış İsrail’e sadakat yeminlerine karşı davalar açıldı.
Şubat ayında, New Jersey eyaletinin Maplewood şehrinden insan hakları aktivistleri, BDS hareketini mahkûm eden yerel bir kararın yenilgiye uğratılmasına yardımcı oldu. Şehir konseyinin söz konusu kararı almasına sebep olan İsrail yanlısı grupların temsilcileri, yakınlardaki şehirlerin de benzer kararlar alması için lobi faaliyetleri yürütmüştü.
Missouri ve Massachusetts’deki aktivistler de, eyaletlerinin BDS karşıtı önlemlerini bloke edecek başarılı kampanyalar yürüttü.
BDS aktivizmine karşı hasmane bir tutum içinde olan ve Filistinlilerin haklarını savunmayı antisemitizmle eş tutan kararlar almış olan Almanya’da yerel boykot aktivistleri, Eylül ayında, ülke genelinde hukuki emsal teşkil edebilecek önemli bir zafer elde etti.
Oldenburg yerel mahkemesi, şehir konseyinin 2016 yılında bir BDS etkinliğini iptal etme yönünde almış olduğu bir kararın kanuna aykırı olduğuna ve ifade ve toplanma özgürlüklerinin ihlali olduğuna hükmetti. İlk defa bir Alman idari mahkemesi bir BDS etkinliğinin engellenmesinin kanuna aykırı olduğuna hükmetmiş oldu.
Öğrenciler Filistinlilerin haklarını koruyan kapsamlı kararlar aldı
İsrail lobisinin baskısına, niteliği belirsiz kara liste web sitelerine ve hedefli taciz kampanyalarına direnen, ABD, Kanada ve Avrupa genelinden öğrenciler, Filistinlilerin haklarından yana güçlü bir duruş sergiledi ve üniversite yönetimlerine, İsrail’in işgal ve apartheid suçlarından yatırımlarını geri çekme çağrısı yaptı.
Mayıs ayında East Bay-Kaliforniya Devlet Üniversitesi’nden öğrenciler, Caterpillar, HP, G4S ve Motorola da dahil olmak üzere İsrail’in Filistinlilerin haklarını ihlal etmesinde suç ortaklığı olan şirketlerden yatırımların geri çekilmesi çağrısı yapan bir karar tasarısını oy birliğiyle kabul etti.
Oregon Üniversitesi’nden öğrenci senatörleri ise, İsrail’in Filistinlilerin haklarını ihlal etmesinden kâr sağlayan 10 şirketten öğrenci fonlarının çekilmesini sağlayacak bir karar aldı.
New York City’deki Barnard College’da yatırımların geri çekilmesine destek için düzenlenen referandumda, yönetimin ve İsrail lobi gruplarının hem burada, hem de partneri olan Columbia Üniversitesi’nde Filistinlilerin haklarını destekleyen öğrencileri ve öğretim üyelerini korkutma ve karalama yönünde yakın ve uzak geçmişte gerçekleşen girişimlere rağmen evet oyları daha yüksek çıktı.
New York Üniversitesi öğrencileri de Aralık ayı başlarında yapılan bir oylamada yatırımların geri çekilmesi yönünde tutum aldı. 60 kampüs grubu ve 35 öğretim üyesi, bu yönde eğilim gösterdi.
Minnesota Üniversitesi’nde öğrencilerin düzenlediği referandum sonucunda yönetime, sosyal sorumluluk içeren yatırım politikasını uygulayarak İsrail’in insan hakları ihlallerinden kâr sağlayan şirketlerden ve yerli toplulukların egemen haklarını ihlal eden şirketlerden, özel hapishanelerden ve göçmen gözaltı merkezlerinden yatırımları geri çekmesi çağrısı yaptı.
Kanada’daki en büyük öğrenci örgütü olan Kanada Öğrenci Federasyonu Kasım ayında, BDS hareketini destekleme, İsrail’in Gazze’deki süregiden işgal ve vahşetini kınama ve çeşitli Filistin’le dayanışma örgütlerine bağış yapma yönünde oy kullandı.
Kanada genelinde 50 binden fazla öğrenciyi temsil eden federasyon ayrıca, yerel şubelerin kendi üniversite yönetimlerine karşı silah yatırımlarını geri çekme kampanyalarına başlamaları için destek vereceğini açıkladı.
Yüksek öğrenimde 374 bin öğrenciyi temsil eden İrlanda Öğrenci Birliği, BDS hareketine katılma kararı aldı ve İsrail’in “gaddar” askeri işgalini ve insan hakları ihlallerini kınadı.
Birlik, “yerleşimci sömürgeciliğini normalleştirmede, fikirsel örtü sağlamada suç ortaklığı olan ve onları destekleyen” İsrail kurumlarını boykot etme ve İrlanda üniversiteleri nezdinde, İsrail’in hak ihlallerinden kâr sağlayan şirketlerden yatırımların çekilmesi için lobi faaliyeti yürütme kararı aldı. Aynı zamanda İsrail tarafından sürgün edilen Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkını teyit etti.
Bu oylama, Mart ayında Trinity College Dublin’de öğrencilerin BDS kampanyasını destekleme yönünde karar almasının akabinde geldi.
İtalya’daki Pisa Üniversitesi öğrencileri de bahar aylarında neredeyse oybirliğiyle kabul edilen bir tasarıyla, akademik topluluğa İsrail’in apartheid politikalarına dikkat etme ve akademik boykot kampanyalarını destekleme çağrısı yaptı.
Kasım ayında Leeds Üniversitesi, Filistin’le dayanışma aktivistlerinin yürüttüğü boykot, yatırımların geri çekilmesi ve yaptırımlar kampanyasından sonra, İsrail’le yapılan silah ticaretine dâhil olan firmalardan yatırımlarını geri çeken ilk Britanya üniversitesi oldu.
2018 yılında öğretim üyeleri de Filistinlilerin haklarına destek vermeye devam etti.
Mart ayında Kaliforniya’daki Los Rios Kolej Federasyonu öğretim üyelerini temsil eden bir sendika, neredeyse oybirliğiyle aldığı kararla, İsrail işgalinden kâr sağlayan şirketlerden emeklilik fonlarının çekilmesine destek verdi.
Michigan Üniversitesi’nden iki öğretim üyesi, İsrail lobisinin kararlarına direnerek, İsrail’deki ayrımcı yurtdışı araştırma programlarına katılmak isteyen öğrenciler için referans mektubu yazmama kararlarını savundu.
Kaliforniya’daki Pitzer Koleji öğretim üyeleri de, İsrail’in soya dayalı ayrımcılık politikalarını ve siyasi söylemlerini gerçekçe göstererek, Hayfa Üniversitesi’yle yapılan yurtdışı araştırma projeleri anlaşmasının askıya alınması çağrısında bulundu. Öğretim üyeleri ayrıca öğrencilerin BDS kampanyasını destekleme hakkına da destek verdi.
İşte 2018 yılının zaferleri bunlar ve aktivistler 2019’da yeni zaferlere hazırlanıyor.
[Elektronic Intifada’daki İngilizce orijinalinden Selim Sezer tarafından bdsturkiye.org için çevrilmiştir.]