Marc Lamont Hill, Filistin hakkında gerçeği söylediği için siyaseten linç edildi – Ali Abunimah

Gerçekte Marc Lamont Hill, İsrail’in ve lobisinin gözünde daha da affedilmez bir düşünce suçu işliyor: İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde yer alan hakların bütün diğer halklara nasıl uygulanıyorsa eksiksiz şekilde Filistinlilere de uygulanması temelinde, Filistin halkıyla etkili bir dayanışma çağrısı yapıyor

Marc Lamont Hill bu hafta, Uluslararası Filistin Halkıyla Dayanışma Günü vesilesiyle Birleşmiş Milletler’de düzenlenen bir etkinlikte güzel bir konuşma yaptı.

Temple Üniversitesi öğretim üyesi olan ve uzun zamandır Filistin haklarını savunan Hill bu sebeple, İsrail lobisi gruplarının organize bir siyasi linçinin hedefi oldu.

Antisemitist olduğu iftirasına uğrayan ve gülünç ve gerçek dışı bir şekilde Yahudilere karşı soykırım çağrısı yapmakla suçlanan Hill’in CNN’deki siyasi yorumcu görevine son verildi.

CNN’i Hill’in sözleşmesini feshetmesi için zorlayan aynı İsrail lobisi üyeleri, aynı zamanda onun üniversitedeki görevinden de atılmasını talep ediyor.

Üniversite ise bu çağrılara kesin bir dille karşı çıkarak Hill’in “tekil bir yurttaş olarak kanaatini ifade etme hakkının anayasal güvence altında olduğuna” işaret etti.

Marc Lamont Hill’e karşı yöneltilen suçlamalar, Filistinlilerin eşit hakları ve İsrail’in gaddar işgal, yerleşimci sömürgeciliği ve apartheid rejiminden özgürleşmesi lehine konuşmaya cüret eden herkesi susturma ve cezalandırma çabaları içindeki İsrail lobisinin üst düzey üyeleri tarafından yayılan apaçık yalanlardır.

Bunlar, kısa süre önce Electronic Intifada tarafından tam hali yayınlanan, ABD’deki İsrail lobisi hakkındaki, sansürlenen El Cezire belgeselinde ifşa edilen karalama ve sabotaj taktiklerine tamı tamına denk düşmektedir.

İsrail ve lobisi, Siyahların Filistin’le olan dayanışmasını özel bir şevkle mücadele edilmesi gereken, bilhassa tehlikeli bir tehdit olarak görüyor. İngiliz İşçi Partisi’nde yer alan bir Siyah Yahudi anti-Siyonist aktivist olan Jackie Walker’ın İsrail lobisinin yıllarca kendisine karşı yürüttüğü karalama kampanyasını bir linçe benzetmesi şaşırtıcı değil.

Bu sayfanın en üstünde Hill’in BM’de yaptığı ve Filistin karşıtı UN Watch grubu tarafından (şüphesiz onu küçük düşürmek amacıyla) yayınlanan konuşmasının tamamı yer alıyor.

Konuşmanın dökümünü de bu linkten okuyabilirsiniz.

İsrail lobisinin karalama kampanyalarına aşina olan hiç kimse, burada tek bir bağnaz kelimenin olmamasına ve elbette uzaktan yakından bir soykırım çağrısı olarak yorumlanabilecek hiçbir şeyin olmamasına şaşırmayacaktır.

Gerçek dayanışma

Gerçekte Marc Lamont Hill, İsrail’in ve lobisinin gözünde daha da affedilmez bir düşünce suçu işliyor: İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde yer alan hakların bütün diğer halklara nasıl uygulanıyorsa eksiksiz şekilde Filistinlilere de uygulanması temelinde, Filistin halkıyla etkili bir dayanışma çağrısı yapıyor.

Hill ayrıca Siyahların Amerikan devlet ırkçılığına karşı mücadele tarihinden bu dayanışma için bir esin kaynağı olarak istifade ediyor. Kendi sözlerinden burada uzun bir alıntı yapmaya değer:

“Bir Siyah Amerikalı olarak, benim eylem ve dayanışma eylemi anlayışımın kökleri, bizim kendi mücadele geleneğimizde yatıyor. Siyah Amerikalılar köleliğe ve bizi köleci bir devletten bir apartheid devletine dönüştüren Jim Crow yasalarına karşı direnirken, bunu pek çok farklı taktik ve strateji geliştirerek yaptık. İşte, bu odadaki herkes için somut eylem çağrısı yaparken bu taktikler dizisine gönderme yapıyorum.

Uluslararası toplumun dayanışması, İsrail’e Filistin halkına yönelik muameleleri nedeniyle hesap sormanın kritik bir aracı olarak boykot, yatırımların geri çekilmesi ve yaptırımlar hareketini desteklememizi gerektirir. Filistin sivil toplumunun büyük çoğunluğunun ürünü olan bu hareket, uluslararası hukukun gerektirdiği şekilde, İsrail’in 1967 sınırlarına geri dönüşünü, Filistinli İsrail vatandaşlarına tam haklarının verilmesini ve geri dönüş hakkını talep etmemizin şiddete dayalı olmayan bir aracını sunmaktadır.

Dayanışma, artık siyasetçilerin veya siyasi partilerin Filistin sorunu karşısında sessiz kalmasına izin vermememizi gerektirir. Artık özel olarak solun, [bu soruna değmeden-Ç.N.] çevreden savaşa ve ekonomiye kadar her konuda radikal ve hatta ilerici kalmasına izin veremeyiz. Filistin hariç her konuda ilerici kalmasına izin veremeyiz.

Batı mitolojisinin söylediklerinin aksine, Amerikan apartheid’ına karşı Siyah direnişi sadece Gandhi ve şiddet dışı eylem yoluyla gerçekleşmemiştir. Köle isyanları, özsavunma ve Dr. [Martin Luther] King veya Mahatma Gandhi’den uzaklaşan başka taktikler de, güvenliği koruma ve özgürlüğe ulaşma açısından eşit derecede önemli olmuştur.

Eğer Filistin’le gerçek bir dayanışmaya gireceksek, Filistin halkının aynı fırsatlar ve siyasi olasılıklar yelpazesini kullanmasına izin vermeliyiz.

Eğer Filistin halkıyla dayanışmadan yanaysak, işgal altındaki bir halkın kendisini savunma hakkını tanımamız gerekir. Barışa öncelik vermemiz gerekir. Ancak barışı romantikleştirmememiz veya fetişleştirmememiz gerekir.

Şiddet dışılığı her yerde savunmalı ve yaymalıyız, ancak Filistinlileri direndikleri için, devlet şiddeti ve etnik temizlik karşısında hiçbir şey yapmadan durmayı reddettikleri için ayıplayan dar bir saygınlık siyasetini destekleyemeyiz.”

Hill, sözlerini “nehirden denize özgür Filistin” çağrısıyla sonlandırdı.

Siyasi linç çetesi, bu sözleri İsrail’in yıkılması için yapılan bir soykırım çağrısı olarak çarpıtmaya çalıştı.

Fakat bu sözler yalnızca gerçekliğin kabulüdür: tarihsel Filistin – günümüzdeki İsrail, işgal altındaki Batı Şeria ve Gazze Şeridi – Ürdün Nehri’nden Akdeniz’e kadar özgür değildir.

Geçen yıl yayınlanan – ve İsrail lobisinin baskısı altında hızla geri çekilen – dönüm noktası niteliğindeki bir BM raporunun ortaya koyduğu gibi, bütün Filistin toprakları ve bütün Filistin halkı bir “apartheid rejimine” tabidir.

Rapor, uluslararası hukuktaki tanımlar doğrultusunda “İsrail’in apartheid suçları teşkil eden politika ve uygulamalardan suçlu olduğunun her türlü makul şüpheden uzak olduğu” tespitini yapıyordu.

Marc Lamont Hill, açıklık ve cesaretle, haklı bir şekilde ilkeli sözlerinin arkasında duruyor ve bizim de – pek çok kişinin yaptığı gibi – onun yanında durmamız gerekir.

CNN’den Hill’i işe geri almasını isteyen bir imza kampanyasına şimdiden 5 binden fazla kişi imza verdi.

Basın özgürlüğüne verilen sahte destek

Kasım ayı başlarında CNN ve pek çok savunucusu, Beyaz Saray’ın CNN muhabiri Jim Acosta’ya verdiği akreditasyonu geri çekmesi sonrasında kendini basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğünün savunucuları olarak tanımladı.

Acosta olayı, medya uzmanlarının kendilerini Donald Trump’a karşı #Direniş’in cesur üyeleri olarak sunmaları için ucuz bir fırsattı.

Fakat ifade özgürlüğü gerçek bir sınamayla karşı karşıya olduğunda – ki Filistin söz konusu olduğunda sıklıkla böyle olur – aynı seslerin çoğunun Hill’in zor sorular sorma hakkına saygı gösterilmesini ve bu hakkın korunmasını istemelerini beklemeyin.

CNN’in Marc Lamont Hill’i kovmasından çıkarılacak kritik önemdeki bir ders, ana akım medyanın beyaz üstünlüğünden  iklim değişikliğinin inkârına kadar her şey hakkında söz söylenmesini tolere edeceği, ancak Filistinlilerin haklarına açık ve ilkeli bir destek verilmesini asla tolere etmeyeceğidir.

Bu, bir sistem sorunudur ve ancak şirket ve devlet kontrolünden gerçekten bağımsız olan özgür bir medyanın Filistin hakkında özgürce konuşma ve onun özgürlüğünü savunma hakkını bize garanti edebileceğinin altını çizmektedir.

[Elektronic Intifada’daki İngilizce orijinalinden Selim Sezer tarafından bdsturkiye.org için çevrilmiştir.]