Editörün notu: Radiohead, son turnesinde nereye gitse İsrail’de konser vermemesi çağrısıyla karşılaşıyor. Ünlü yönetmen Ken Loach da bu konuda bir çağrı yaptı ve konuyu konuşmak için grupla buluşmaya hazır olduğunu söyledi.
Onların, Tel Aviv’deki düşüncesiz konserlerine dair eleştirilerin birçoğuyla uğraşmayı inatla reddetmeleri, bende sadece olayları apartheid’i destekleyen taraftan dinlemek istedikleri izlenimi uyandırıyor
Rolling Stone dergisinde Thom Yorke’un, Radiohead’in Tel Aviv’de yapılması planlanan konsere dair eleştirileri -onlarla özelden konuşmaksızın- basitçe gruba uluorta “bok atma” olarak değerlendirdiğini okuduğumda şaşırdım. Bu hem doğru değil, hem de -doğru olsa dahi- alakasız.
İster zamanında Güney Afrika’daki ister bugün İsrail’deki apartheid söz konusu olsun, baskı altında tutulan bir topluluk tarafından uluslararası düzeyde tanınmış olan sanatçılara, isimlerini, bu baskıyı yapanların insan hakları ihlallerini aklama girişimleri için kullanmalarına izin vermemeleri istendiğinde bu çağrıya kulak vermek bizim ahlaki yükümlülüğümüzdür. Burada söz konusu olan şey bu insanlar ve bu insanların haklarıdır, biz ya da bizim gurur kavramımız değil.
Anladığım kadarıyla, aralarında Filistinli ve ilerici İsraillerin de bulunduğu birçok sanatçı, geçtiğimiz aylarda, Radiohead’e ulaşıp, Filistinli sivil toplum güçleri tarafından başlatılan İsrail’e karşı kültürel boykota neden saygı duyulması gerektiğini açıklamak üzere özel bir buluşma ayarlamaya çalıştı. Bildiğim kadarıyla bu çağrıların hepsi görmezden gelindi.
Radiohead yönetimine, Filistinli sanatçılarla birlikte bir görüşme teklif ettim. Bu teklif geçen birkaç hafta içinde birkaç kez tekrarlandı. Bugüne kadar ne gruptan ne de grup yönetiminden ses çıkmadı.
Bu çok büyük bir hayal kırıklığı. Radiohead’e kim akıl veriyor bilmiyorum ama onlara Tel Aviv’de konser vermelerini öneren “akılsız” eleştirmenlerle bir olup inatçı bir şekilde tüm bu çağrıları kulak ardı etmeleri bana, her şeyi tek taraflı -apartheid’i destekleyen taraf- duymak istediklerini söylüyor.
Yorke bana “nerede çalışacağımı, ne yapacağımı ya da ne düşüneceğimi” söylemeyi aklından bile geçirmeyeceğini söyledi. Aksine, bence hepimiz, ezilen bir halktan gelen çağrılara nasıl cevap vereceğimiz konusunda konuşmalıyız. Yani Radiohead, onlara, Tel Aviv’de çalmalarının sadece insan hakları mücadelesini değil aynı zamanda kendi şöhretlerini de sekteye uğratacağını söyleyen arkadaşlarına kulak vermeli.
Filistinli müzisyenler, sanatçılar, yazarlar, film yapıcıları ve kültürel örgütler bizi, tıpkı Güney Afrika apartheid’i zamanında yapıldığı gibi, İsrail’i kültürel boykota çağırıyorlar. Bizlerden, en azından, İsrail’in, bu ay 50. yılına giren işgalini, topraklarının sömürgeleştirilmesini ve hayatlarının her alanında kendini gösteren apartheid sistemi sonlandırmak için sürdürdükleri mücadeleyi baltalamaktan kaçınmamızı istiyorlar.
Yorke, apartheid lafını “ortaya atıp durmamızdan” şikayet ediyor. Bu apartheid’in ta kendisidir. Filistinli erkekler, kadınlar ve çocuklar, evlerinden, İsrailli yerleşimciler gelip otursun diye zorla çıkarılıyor, el konulan Filistin topraklarında yasal -sadece Yahudi- yerleşimlerinin inşası için evlerinin yıkılışını izliyor, sadece kendilerine ayrılmış yollarda yolculuk ediyor ve İsrail’in kurduğu kontrol ve geçiş noktalarında aşağılanıyor.
İsrail uluslararası hukuku ve BM çözümlerini reddetmeye devam ederken, Filistinliler biliyor ki sınırı geçen herkes, niyeti ne olursa olsun, bu aklama ve adaletsizliğe hizmet etmiş oluyor.
Ben ve diğerleri hala Thom Yorke ve grup arkadaşlarıyla, Filistinli sanatçılarla buluşmak istiyoruz. Radiohead dünyadaki çok sayıda insan için çok önemli bir grup, sadece başarılı ve değerli müzisyenlerden oluştuğu için değil aynı zamanda ilerici politik bir grup olarak bilindiklerinden. Hiç birimiz Radiohead’in İsrail’in zulmünü destekliyor ya da üstünü kapatıyor gibi görünme hatasına düşmesini istemeyiz. Eğer Tel Aviv’e giderlerse ayakta kalamayabilirler.
Güney Afrikalı apartheid karşıtı Desmond Tutu’nun sık sık bize dediği gibi: büyük adaletsizliklerin olduğu yerde tarafsızlık diye bir şey olamaz. Radiohead, ezilenden yana mı yoksa ezenden yana mı olacağına karar vermelidir. Cevap ise çok basit…
[The Independent’te yayımlanan 11 Temmuz tarihli İngilizce orijinalinden Mutlu Örs tarafından bdsturkiye.org için çevrilmiştir.]